Modern, iyi işleyen, çevik ve tepki verebilen ordular, çok çeşitli beceriler ve niteliklere sahip personele dayanırlar. Bu da doğal olarak çeşitlilik gösteren bir işgücü gerektirir. Tarihsel olarak ordular ağırlıklı olarak erkeklerden oluşmuştur, ancak NATO genelinde Müttefik kuvvetler, bünyelerinde daha fazla kadın personel istihdam etmeye ve barındırmaya çalışıyorlar. NATO Müttefikleri arasında kadınlar hâlâ görevlerin sadece ortalama %9-16’sında yer almaktalar. Ve ana akım medyada askerȋ yapılardaki tecavüz kültürü ve yaygın cinsel şiddet ile ilgili şaşırtıcı haberler gelecekte kadınların orduya katılmalarını ve görevlerini sürdürmelerini olumsuz yönde etkileyecektir.
Uzun yıllar ana akım medyada fazla geniş yer almayan #Ben de (# Me Too) hareketi 2017’de Hollywood film yapımcısı Harvey Weinstein’in kadın düşmanlığı ve cinsel istismarına ilişkin davranışlarının ortaya çıkmasından sonra manşetlere taşınarak film endüstrisindeki yaygın toksik davranışları gözler önüne serildi. Maalesef bu tür davranışlar yeni olmamasına rağmen, toplum hareketi konuyu medyaya ve diğer sektörlere taşıdı. Diğer kurumların da bu tür olayları örtbas ederek suça iştirak ettikleri ve hatta bazı durumlarda cinsel istismar davranışlarına katıldıkları ortaya çıkmıştır. Örneğin, Katolik Kilisesi, Amerika İzci Örgütü (uluslararası) ve BBC de cinsel şiddet skandallarına karışmışlardır. Ordu da bunun dışında kalmamıştır.

Tarihsel olarak ordular ağırlıklı olarak erkeklerden oluşmuştur, ancak NATO genelinde Müttefik kuvvetler bünyelerinde daha fazla kadın personel istihdam etmeye ve barındırmaya çalışıyorlar. Resim: © Euronews
Son birkaç yıldır Kanada ordusunun en üst kademelerinde bu tür toksik davranışlarla ilgili bir dizi açıklamalar yapılmıştır. BK Savunma Seçilmiş Komitesi tarafından kısa süre önce hazırlanan bir rapor da kadın düşmanlığı sergileyen bir askerȋ kültürü gözler önüne sermiş, ancak şikâyetler karşısında kıdemli subaylar “erkek her zaman erkektir” söylemiyle karşılık vermişlerdir. Orduda tecavüz ve cinsel taciz vakaları ABD, Almanya ve İspanya gibi daha birkaç ülkenin medyasında yer almıştır. O halde Müttefik ordularda yaygın bir cinsel istismar kültürü olduğunu söylemek doğru olur mu?
NATO çerçevesindeki araştırmalar
Bu soruya yanıt verebilmek için NATO Bilim ve Teknoloji Örgütü 2019 yılında, NATO genelinde cinsel şiddet ve cinsel tacizin yarattığı sorunları inceleyecek bir araştırma grubu oluşturdu. Grubun Nihai Raporu kısa zaman önce yayınlandı. Yedi ülkenin (Kanada, BK, Almanya, İsveç, ABD, Hırvatistan ve Romanya) uzmanlarından oluşan bu grup, çalışmalarında uluslararası hukuk, politikalar, prosedürler ve şikâyet etme metotlarının yanı sıra cinsel taciz ve şiddetin yaygınlık derecesini de dikkate aldı. Grup, araştırmadaki bulgularına dayanarak ortak tatbikatlar ve operasyonlar bağlamında ordulardaki kadın düşmanlığı veya cinsel şiddet kültürü ile mücadeleye yardımcı olabilecek üç pratik adım tavsiyesinde bulundu:
- Tanımlar: Operasyonlara katılan ülkeler açısından tam bir açıklık ve anlayış getirebilmek amacıyla cinsel taciz ve cinsel saldırı için tek bir tanım belirlemelisiniz. Araştırma grubu, uluslararası en iyi uygulamalardan yararlanarak tutarlı şekilde kullanılabilecek güncel tanımlar oluşturdular. Örneğin, cinsel tacizi, istenmeyen ve kişinin onurunu olumsuz etkileme veya ihlal etme amacını taşıyan davranış biçimi olarak tanımlıyorlar. Buna istenmeyen cinsel yaklaşımlar, istenmeyen cinsel ilgi, cinsel nitelikli talepler veya cinsel nitelikteki sözlü, çevrimiçi veya fiziksel eylemler veya hareketler de dâhildir, ancak bunlarla sınırlı değildir. Cinsel saldırı ise istenmeyen cinsel dokunuştan cinsel şiddete kadar geniş bir yelpaze oluşturan davranışları içeren her türlü istenmeyen cinsel temas olarak tanımlanmaktadır.
- Veri: Cinsel taciz ve cinsel şiddetin boyutunu gerçekten çok iyi anlamalısınız. Veri toplamamak ve ardından cinsel tacizin bir sorun teşkil etmediğini bildirmek, sorunu maskeler ve faillere yıkıcı davranışlarına rahat rahat devam etme özgürlüğünü verir. NATO grubu, orduların bu hassas ve önemli alanda geniş bir yelpaze oluşturacak yararlı ve uygulanabilir veriyi doğru şekilde toplayabilmeleri amacıyla yedi farklı Müttefik ülkede test edilen ve kültürel açıdan gayet hassas olan bir anket geliştirmek için dört yıl harcadı. Veri toplamanın sadece kutuları işaretleme egzersizi olarak kalmaması, tersine, değişiklik konusunda bilgilendirmekte, toksik kültürleri dönüştürmekte ve bu yaygın sorunun kökünü kurutmakta kullanılması son derece önemlidir.
- Eğitim: En basit şekliye, insanların hangi davranışın kabul edilebilir hangisinin kabul edilemez olduğunu anlamaları gerekir. Bu konu özellikle müşterek operasyonlar için hazırlık yapılırken çok önemlidir. Araştırma grubu tartışmalarda kullanılmak üzere müşterek operasyonlarda ortaya çıkabilecek zor veya istismar edici durumları tanımlayan senaryolar geliştirmiştir. Bu yöntem farkındalık yaratmak ve ön yargılı stereotipler ve istismarcı davranışları sorgulamak için iyi bir yoldur.

ABD NATO, cinsel saldırı ve tacizle savaşmak için üç ülkede organizasyonlar düzenlemektedir. Resimde Müttefik Kuvvetler Kuzey’in Cinsel Saldırı Farkındalık ve Önleme Ayı İş Bırakma Gününde düzenlediği halat çekme yarışında kazandıkları zaferi kutlayan Astsubay Çavuş Audrianna Overton-Peterson (solda) ve Yarbay Bonnie Kovatch görülüyor. Ordu birimleri cinsel saldırı ve cinsel tacizi önlemek için her yıl Nisan ayındaki Cinsel Saldırı Farkındalık ve Önleme Ayında birimin her üyesinin rol ve sorumluluklarını pekiştirmek için bir dizi etkinliğe ev sahipliği yapar. Fotoğraf: Troy Darr
Orduda Cinsel Travmanın boyutu
Askerî kültür, doktrinlerle korunan ve her ülkenin ufak farklılıklarla benimsediği bir dizi değerlerle desteklenir. Subayların kendilerini sivillerden ayıran üstün meziyetler, standartlar ve değerleri korumaları beklenir. Örneğin, Birleşik Krallık silahlı kuvvetlerinde İngiliz Ordusunun değerleri ve standartları Hizmet Testi olarak bilinen bir testle desteklenir: “Bir bireyin eylemleri ya da davranışlarının ordunun verimliliğini ya da operasyonel etkinliğini olumsuz etkiliyor mu ya da etkileme ihtimali var mı?”
Öyleyse, doktrinde yer alan standartlara sahip olmayan belirli davranışlar neden ordularımızda bu kadar yaygın? Gerçekten de Müttefik ordulardaki cinsel suistimal oranı konusundaki tahminler, oldukça değişken olsa bile, gayet korkutucudur. ABD Gazi İşleri Dairesinin “askerlik hizmeti sürecinde yaşanan cinsel saldırı veya cinsel taciz” olarak tanımladığı Orduda Cinsel Travmanın (OCT) askerî personelin %20 ila %45’ini etkilediği düşünülüyor. Kadın askerler özellikle risk altındadır; araştırmalara göre Amerikalı kadın askerlerin (2021) %33'ü, Fransız kadın askerlerin (2021) %36,7'si ve Kanadalı kadın askerlerin (2022) %44.6’sı çalışmalardan önceki 12 ay içerisinde bir tür OCT yaşamıştır. OCT ile depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, madde kullanımı ve kişilik bozuklukları dâhil olmak üzere, çeşitli kötü ruhsal ve fiziksel sağlık sonuçları arasındaki ilişkinin yanı sıra mağdurun ordudan ayrılma olasılığının artması da göz önüne alındığında, bu rakamlar özellikle endişe vericidir.
Dünya genelinde kadınlar ordularda görev yapan personelin sadece küçük bir kısmını oluşturuyor olsalar da, endişe verici eğilimler cinsel suçların mağduru olan kadınların oranının son derece yüksek olduğunu tekrar tekrar gösteriyor. Örneğin, Birleşik Krallık’ta kadınlar askerî personelin sadece %11.8’ini oluşturmalarına rağmen askerî hukuk sisteminde cinsel saldırı şikâyetlerinin %83’ünün](https://www.gov.uk/government/statistics/murder-manslaughter-sexual-offences-and-domestic-abuse-in-the-service-justice-system-2023/murder-manslaughter-and-sexual-offences-in-the-service-justice-system-2023) kadınlar tarafından yapıldığı görülüyor. Benzer şekilde, Kanada ve ABD silahlı kuvvetlerinde görevleri süresinde cinsel saldırıya uğradığını bildiren kadın personel sayısı erkeklerden [dört] (https://military-justice.ca/wp-content/uploads/2021/06/Third-Independent-Report-Fish.pdf) ile altı katı daha fazla.
Peki, neden bu kadar büyük cinsiyet eşitsizlikleri var? Erkek egemen askerî ortamda kadın askerler ne gibi deneyimler yaşıyorlar? Ve son olarak, silahlı kuvvetler kadın askerlere yönelik bu kadar yüksek orandaki cinsel şiddete nasıl tepki veriyor?
Orduda Cinsel Travmayı (OCT) daha iyi anlamaya yönelik araştırmalar
NATO Bilim ve Teknoloji Örgütü'nün araştırma grubu tarafından yapılan çalışmalara ek olarak, Birleşik Krallık'taki [Anglia Ruskin Üniversitesi Askerî Kadın Araştırmaları Merkezi (CMWR)] (https://www.centreformilitarywomensresearch.com/) tarafından da tamamlayıcı [araştırmalar] (https://centreformilitarywomensresearch.com/projects/service-justice-system-experiences-of-female-ex-service-personnel-who-are-victims-of-military-sexual-violence/) yürütülüyor. Merkez bu çalışmada askerî kariyerleri süresinde cinsel şiddete maruz kalan kadın gazilerin deneyimlerini inceledi. Bu kadınlar Birleşik Krallık silahlı kuvvetlerinin tüm kollarını, farklı rütbeleri, çeşitli süreleri ve hizmet dönemlerini (1970 — 2021 arasında) temsil ediyorlardı. Ve ne yazık ki hepsi askerî kariyerleri boyunca yaygın ve sık görülen cinsel istismar konusunda birbirine benzer hikâyeler anlattılar. Bu bulgular - uygunsuz cinselleştirilmiş davranışların normalleştirilmesi ve önemsizleştirilmesinden, failler üzerinde bir yaptırım uygulanmamasına kadar - silahlı kuvvetlerdeki kadınların karşılaştığı çeşitli zorlukları ve mağdurların rutin olarak desteksiz kaldıklarını göstermektedir.

Araştırma sırasında görüşülen kadınlardan birçoğu “toksik” erkek egemen bir işyerinde kadın (genellikle de tek kadın) olmanın doğurduğu “soyutlanma” duygularını anlattılar. İş yerindeki rutin cinsel tacizleri ve anlatılan uygunsuz cinselleştirilmiş hikâyeleri anlattılar ve cinsel şiddetin kabul edildiği sorunlu bir kültürün altını çizdiler. Resim © Washington Examiner
Görüşülen kadınlardan birçoğu “toksik” erkek egemen bir işyerinde kadın (genellikle de tek kadın) olmanın doğurduğu “soyutlanma” duygularını anlattılar. İş yerindeki rutin cinsel tacizleri ve anlatılan uygunsuz cinselleştirilmiş hikâyeleri anlattılar ve cinsel şiddetin kabul edildiği sorunlu bir kültürün altını çizdiler. Bu anlatılanlar, daha önce yapılmış olan ve erkek egemen, hipermaskülin kültürleri cinsel taciz ve saldırı olaylarının çok yaygın olmasıyla ilişkilendiren daha önce yapılmış olan önemli uluslararası [araştırmaların] (https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/03071847.2023.2276305#d1e237) bulgularını yansıtmakta.
Görüştüğümüz kadınlar ayrıca korkudan orduda cinsel travma (OCT) vakalarını askerî liderlere veya meslektaşlarına bildirme konusunda tereddüt ettiklerini ifade ettiler; örneğin, iddialarının ciddiye alınmayacağından, kendilerinin suçlanacağından, veya iddiaları konusunda hiçbir şey yapılmayacağından korkuyorlardı. Bu durum sivil dünyada şahit olduğumuz, tacizi raporlamanın karşısındaki [yerleşmiş] (https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/14789949.2023.2292103) birçok engelle aynı olsa da, silahlı kuvvetlere özgü, sorunu daha da karmaşık hale getiren daha birçok engel olduğunu tespit ettik. Örneğin, kendi alayınız aleyhinde konuşmamanız gerektiğine dair yaygın bir algı, bir OCT vakasını rapor etmenin birbirine sıkı sıkıya bağlı askerî toplumda olumsuz kariyer ve/veya sosyal sonuçları olacağı yönünde endişeler vardı.
Bize askerî personelin sivil toplumdan daha yüksek standartlara sahip olduğu söylenir, ama hangi sivil işyerinde üzerinde kadın iç çamaşırlarının yer aldığı bir ilan panosu veya tavana kadar pornografik resimlerle kaplı duvarlar görülmüştür? Bunlar katılımcılar tarafından anlatılan deneyimlerdi. Bu durum karşısında şu sorunun sorulması gerekiyor: günlük askerî yaşam orduların uluslararası alanda savunduklarını iddia ettikleri değerler ve etik ile çelişmiyor mu?
Tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda, görüştüğümüz kadınların askerî görevleri süresince neredeyse sıradan olarak karşılaştıkları daha da ağır cinsel saldırılara ilişkin pek çok olayı da bizimle paylaşmaları pek şaşırtıcı olmayabiliyor. Örnekler arasında uygunsuz dokunma, elle taciz, teşhircilik, bir asker kadınla ilk önce hangi erkeğin seks yapabileceği konusunda iddialaşmalar, istenmeyen cinsel girişimler, tecavüzler ve toplu tecavüzler var. Dolayısıyla cinsel şiddet kadın askerlerin yaşamlarının günlük bir yönü olarak görülüyor.
Dünyanın her tarafında askerî liderler askerî kurumlarda cinsel şiddete sıfır tolerans taahhütleri ile bu tutumlara karşı çıkmaya başlamış gibi görünüyorlarsa da (örneğin, [BK] ](https://www.gov.uk/government/news/defence-publishes-its-zero-tolerance-approach-to-sexual-offences#:~:text=The%20Zero%20Tolerance%20policy%20is,address%20instances%20of%20sexual%20offence.), [ABD] (https://www.defense.gov/News/News-Stories/Article/Article/2403599/sapro-director-pledges-zero-tolerance-for-sexual-assault-harassment/), [Kanada’da] (https://www.canada.ca/en/department-national-defence/services/benefits-military/conflict-misconduct/sexual-misconduct/about-operation-honour/internal-review.html)) askerî kurumlarda şiddetin yaygınlığının gerçek anlamda engellenmesi için lafa değil icraata bakmak gerekiyor.
Yani, cinsel şiddetin olduğu yerlerde sadece politikaları ve prosedürleri uygulamak değil, uygunsuz kültürlerle etkili biçimde mücadele etmek ve anlamlı ve adil bir şekilde tepki vermek gerekiyor. Bu kültür değişimini hızlandırmak için ne kadar önemsiz veya düşük düzeyde olarak algılanıyor olursa olsun, cinsiyetçi davranışların kabul görmesinin engellenmesi gerekiyor. Silahlı kuvvetler artık cinselleştirilmiş şakalaşmanın normal kabul edildiği, veya erkeklerin cinsel başarılarından dolayı övüldükleri yerler olamazlar. Bunun yerine uygunsuz cinselleştirilmiş davranışlar rapor edilmeli, yüksek rütbeli liderlerin verdikleri mesajlar örgütün değişme taahhüdünü yansıtmalı ve uygunsuz cinsel davranışlar konusunda sıfır tolerans söylemleri geniş kapsamlı olarak, tümüyle uygulanmalıdır.
Sadece birkaç “çürük elma”dan ibaret değil
NATO Bilim ve Teknoloji Örgütünün son çalışması farklı Müttefik orduları tarafından benimsenen yaklaşımları araştırarak ordu dâhilinde cinsel taciz ve şiddeti ortadan kaldırabilecek mekanizmalar ve zorluklar konusunda ortak bir anlayış geliştirmiştir. Panel, ölçümleme konusundaki yaklaşımlara ilişkin önerilerde bulundu ve konunun tüm NATO genelinde tutarlı biçimde ele alınmasını sağlamak amacıyla cinsel taciz/şiddeti tanımlayacak bir dizi ilkenin yanı sıra, şikâyet/raporlama mekanizmaları geliştirdi. Bu çalışma, komuta yapısına problemin ele alınması ve en aza indirilmesi için gereken araçları sağlar ve böylece etkililik ve operasyonel hazırlıklılığı arttırır.

Belki de şimdi, “#Ben de” hareketinin ardından, dünyanın her tarafındaki orduların cinsel istismar mağdurları için sadece anlamlı tepkiler verdikleri değil, ama en önemlisi, bu tür davranışların sürmesine izin veren kurumsal kültürler ve tutumlara karşı çıktıkları bir dönüm noktasına ulaşmışızdır.
Maalesef Birleşik Krallık’taki araştırmamızın bulguları ile uluslararası araştırmacıların bulguları birebir örtüşmekte; bu nedenle de bunun sadece tek bir silahlı kuvvetlere veya bir-iki “çürük elma”ya atfedilecek bir problem olmadığı açık. Bu zayıflıklar Katolik Kilisesinde ve film endüstrisinde ortaya çıkan skandallarda olduğu gibi, ordunun da cinsel suiistimal vakalarının örtbas edilmesinde suç ortağı olan bir diğer kurum olduğunu mu gösteriyor? Belki de şimdi, “#Ben de” hareketinin ardından, dünyanın her tarafındaki orduların cinsel istismar mağdurları için sadece anlamlı tepkiler verdikleri değil, ama en önemlisi, bu tür davranışların sürmesine izin veren kurumsal kültürler ve tutumlara karşı çıktıkları bir dönüm noktasına ulaşmışızdır.
Hem Askerî Kadın Araştırma Merkezinin (CMWR) hem de NATO grubunun araştırmalarının sonuçları, kültürel sorunların geniş askerî kültürün bir parçası olmaya devam ettiği, ve bu sorunların tek bir ordu veya ülkeyle sınırlı olmaktan ziyade sistemik olduklarını gösteriyor. Her orduda herkesin bu suça ortak olduğunu iddia etmiyorsak da, bu makalenin ana mesajı silahlı kuvvetler genelinde OCT konusunda devam etmekte olan sistemik, kültürel sorunlarla ilgili.
NATO araştırma grubunun [raporunun tamamı] (https://www.sto.nato.int/publications/STO%20Technical%20Reports/Forms/Technical%20Report%20Document%20Set/docsethomepage.aspx?ID=5158&FolderCTID=0x0120D5200078F9E87043356C409A0D30823AFA16F6010066D541ED10A62C40B2AB0FEBE9841A61&List=92d5819c-e6ec-4241-aa4e-57bf918681b1&RootFolder=https://www.sto.nato.int/publications/STO%20Technical%20Reports/STO-TR-HFM-295) Ocak 2024’te yayınlandı. Bu çalışmadan, diğer araştırmalardan, ve toksik kültürleri ifşa etme cesaretini gösteren kadın personelin deneyimlerinden alınan derslerin silahlı kuvvetlere özgü bu cinsel istismar kültürü ile doğrudan mücadele etmemize yardımcı olacağını umuyoruz. Çeşitli kuruluşların içine işlemiş olan cinsel istismar vakalarıyla ilgili skandalların yaşandığı bu dönemde artık silahlı kuvvetlerin bu konuda açık bir duruş sergilemelerinin, ordudaki kadın askerler için daha iyi ve daha güvenli bir gelecek yaratmak için yersiz sosyal ve kültürel normlara meydan okumalarının zamanı gelmiştir.
Anglia Ruskin Üniversitesi Askerî Kadın Araştırmaları Merkezi (CMWR) tarafından yürütülen diğer araştırmalar halen değerlendirilmektedir ve kısa sürede yayınlanmaları bekleniyor. Daha fazla ayrıntı için [CMWR] (https://www.centreformilitarywomensresearch.com/) sitesini ziyaret ediniz.