Finlandiya’nın beyaz zemin üzerinde mavi haçlı bayrağı 4 Nisan 2023’te ülkenin İttifak’a resmen katılımının işareti olarak NATO Karargâhında göndere çekildi. Finlandiya'nın NATO'ya resmî katılımı, Şubat 2022'de Rusya'nın herhangi bir kışkırtma olmadan Ukrayna’ya saldırmasıyla tetiklenen 11 aylık bir üyelik sürecinin son noktasıydı. Finlerin büyük çoğunluğu ülkelerinin NATO üyeliğini destekliyordu ve baharın ilk günlerine rastlayan o tarihte kadehler defalarca kaldırıldı – her ne kadar yanlarında henüz katılım sürecini tamamlamamış olan İsveç’in bulunmaması bu coşkulu kutlamanın neşesini biraz kaçırsa da.

4 Nisan 2023’te Brüksel, Belçika’da yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sırasında yapılan Finlandiya’nın NATO’ya katılım töreni. © NATO
Fin yetkilileri ve diğer ulusal güvenlik uzmanları açısından Rusya’nın topyekûn saldırısı ve bunu takiben Finlandiya’nın NATO’ya katılım talebi mesleklerinde bir dönüm noktasıydı. Gergin bir güvenlik ortamında bir doktrin değişikliği uygulamak bir hayli zorlu ve riskli bir adımdı. Üstelik bütün bu konular medyada görülmemiş derecede ilgi toplayarak işleri daha da zorlaştırıyordu. Neyse ki, Finlandiya’nın katılımına ilişkin şartlar da son derece olumluydu. İttifak, Finlandiya’yı büyük bir sevinçle karşıladı; Rusya ise ya isteksiz olduğu ya da yetenek açısından yetersiz kaldığı için bu hamleye karşılık vermedi. Daha da önemlisi, bu katılım çeşitli görüşlerin bulunduğu siyasi yelpazede Finleri bir araya getirdi.
Ben bu dramatik NATO sürecini Finlandiya Uluslararası İşler Enstitüsü’nde (FIIA) bir analist olarak izledim. Savaş ve bu savaştan dolayı Finlandiya’nın dış ve güvenlik politikalarındaki dönüşüm FIIA’nın çalışmalarını derinden şekillendiren önemli olaylardı. Benim açımdan bu, elimdeki projeleri bir kenara koyup, tüm dikkatimi Avrupa ve Finlandiya’nın güvenliğinde ortaya çıkmakta olan gelişmelere vermek anlamına geliyordu. 2022 yılının başlarından beri birçok çalışma ve makale yayınladım, yüzlerce röportaj verdim, parlamento oturumlarında politika oluşturma çalışmalarını destekledim, Finlandiya politikasındaki dönüşümü anlatmak için kapsamlı seyahatler yaptım, Helsinki'de çok sayıda yabancı uzman grubuna ve bilgi toplama misyonlarına ev sahipliği yaptım ve gerek Finlandiya’da gerek başka yerlerde düzinelerce etkinlikte konuşmalar yaptım. Bu çabaların çoğu sorumluluğun paylaşıldığı bir ortamda, FIIA’daki son derece yetenekli iş arkadaşlarımla yapıldı.
Geriye dönüp baktığımızda Finlandiya’nın NATO’ya uzanan yoldaki yolculuğu gayet anlaşılır ve mantıklı görünebilir. Oysa üyelik talebi tamamen Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı aceleyle verilmiş bir tepkiydi. Bunun takiben yürütülen ulusal müzakereler süreci de belirsizliklerle doluydu. Kişisel bir yaklaşımla, faaliyetlerimi ve Finlandiya güvenlik politikasında 2022-23'te yıllarında yaşanan tarihi gelişmeler konusundaki düşüncelerimi bir araya getirerek Finlandiya'nın politikasındaki dönüşümün saldırının tahmin edilen sonucuna değil, gerçekten de büyük ölçüde Rus işgalinden önce ve sonrasında iç ve uluslararası güvenlik ortamındaki gelişmelere bağlı olduğunu göstermeyi umuyorum.
Avrupa üzerindeki kara bulutlar
Finlandiya’nın NATO yolculuğu 1990’ların başlarına kadar uzanıyor. Finlandiya 1994 yılında Barış için Ortaklık Programına katıldı ve hemen arkasından İttifak’ın kriz yönetimi operasyonlarına katkıda bulunan ülkeler arasına girdi. Ülke, 1990’lardan 2010’ların başlarına kadar kendisini NATO’ya yaklaştıracak birçok önemli adımlar attı.
Ancak, Finlandiya’nın NATO’ya varan uzun yolcuğunu incelemek yerine 2021 sonbaharına, Rusya’nın Ukrayna sınırları yakınlarına askerî yığınak yapmaya başladığı günlere dönelim. Moskova, bu benzeri görülmemiş yığınağı NATO’nun daha fazla genişlemesine karşı tehditkâr bir şekilde ‘güvenlik garantisi’ talepleriyle noktaladı. Geriye dönüp bakarsak, 2021’in Eylül-Aralık ayları arasındaki gelişmeler Finlandiya’nın NATO üyeliği başvurusu için zemin hazırladı. Rusya’nın giderek daha sık ifade ettiği bir nüfuz alanı isteği, Finlandiya’nın değişiklik yapabilme imkânına karşı bir tehdit olarak algılandı. Yeni politikacılar NATO üyeliğinin lehinde olduklarını açıkladılar. Fin medyası aniden NATO’ya katılımının Finlandiya için ne anlama geleceği konusunda analizlerle dolup taşmaya başladı. 2022 yılı başlarında yabancı medya kanalları da Finlandiya’nın dış politikasındaki potansiyel dönüşüm konusunu işlemeye başladılar. Bu da ülke içinde sürmekte olan tartışmaları daha da büyüttü.
Fin siyasi liderleri her ne kadar mevcut durumun korunmasını savundular ve halkı sükûnete davet ettilerse de, tartışmalar halkın gözünden kaçmadı. Hatta, NATO üyeliği konusunda kesin bir görüşü olmayan Finlerin yüzdesi muhaliflerin yüzdesini aşmaya başladı. Devam eden tartışmalar halkın büyük bir bölümünü adeta NATO’ya katılım konusundaki tutumlarını tekrar gözden geçirmeye olumlu bakar hale getirdi.
Benim Fin dış politikasındaki potansiyel dönüşüm konusundaki düşüncelerim temkinliydi. Genç bir öğrenci ve bir bilim insanı olarak Finlandiya’nın NATO üyeliğine tamamen taraftardım. Yaşım ilerledikçe bu konudaki coşkum biraz azaldı. Helsinki bölgesel savunma konusunda odaklanan geniş bir savunma ağı oluşturmuş ve güçlü ulusal askerî yetenekler geliştirmişti. Rusya da daha saldırgan ve ne yapacağı belli olmaz bir hale gelmişti. Kısacası, İttifak’a katılmanın askerî açıdan akıllıca olacağını düşünmeme rağmen bir yandan da İttifak’a katılarak ülkeyi ciddi güvenlik risklerine maruz bırakmaya değmeyeceği düşüncesini taşıyordum. 2022 yılının ilk haftalarında artık kesinlikle ‘bekle ve gör’ kampındaydım.
Bu bakış açısıyla, Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki tartışmalara elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalıştım. Büyük bir günlük Fin gazetesinde kişisel görüşlere yer veren sütunda yayınlanan yazımda, Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki benzeri görülmemiş uluslararası spekülasyonların Finlerin stratejik iletişim çabalarındaki bir belirsizliğin işareti olduğunu savundum. Bu iletişim çabalarının Finlandiya’nın herhangi bir ittifaka bağlı olmadan Kuzey Avrupa’daki toplu savunmaya katkıda bulunan bir ülke olarak oynadığı benzersiz rolü açıklığa kavuşturması gerekiyordu. Ayrıca Şubat ayının ortalarında prestijli bir ulusal güvenlik platformunda Finlandiya’nın yakın zamanda NATO’ya katılmasının pek olası olmadığını, ama eğer Rusya daha saldırgan bir tutum izlemeye başlar, Amerika Birleşik Devletleri ağırlığını koyar veya İsveç katılmaya karar verirse, o zaman üyeliği düşünebileceğini iddia ettim. Makalenin haklı yönleri vardı ama esas tezim pek uzun ömürlü olmadı.
Bir dönüşüm şoku yaratan topyekûn saldırı
24 Şubat 2022’de sabahın erken saatlerinde bir taksi ile televizyon stüdyosuna gidiyordum. Ukrayna için Batı’nın potansiyel güvenlik garantilerinin olasılığını tartışmak üzere davet edilmiştim. Bu konudan Şubat başlarında yapılan Münih Güvenlik Konferansında da bahsedilmişti. Takside giderken bir haberlere bakayım dedim ve o günkü tartışmanın Ukrayna’nın Avrupa güvenlik yapılarındaki yeri konusunda olmayacağını anladım: Rus işgali başlamıştı.

Ukraynalı askerler Rusların bir alışveriş merkezine yaptıkları roket saldırısına mukabele ediyorlar, 21 Mart 2022, Kiev, Ukrayna. © Getty Images
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü topyekûn savaş Avrupa güvenliğinde yeni bir sayfa açtı. Finlandiya’nın en üst düzeyli liderleri derhal olayı kınadılar ve Finlandiya’nın güvenliğini arttırmak için yeni önlemler arayışına gireceğini açıkladılar. Bu işgal, güvenlik uzmanları için de mesleki açıdan bir dönüm noktasıydı. İnsanlarda aniden savaşla ilgili bilgi almak için sonsuz bir istek belirmişti ve Finlerin ulusal güvenliği ile ilgili elle tutulur endişeler hissediliyordu. İşe giderken insanların Rusların saldırısını ve Finlandiya’nın alternatiflerini tartıştıklarını duyuyordum. FIIA tamamen savaş ve Finlandiya güvenliği üzerinde odaklanmıştı. Yerli ve yabancı basının konuya ilgisi inanılmazdı. Benim görevim ise sadece gelişen olayları izlemek ve kamuoyunda sürmekte olan tartışmalar ve politika belirleme görüşmelerin uzmanlığımla katkıda bulunmaktı.
28 Şubat günü, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlamasından dört gün sonra, Finlandiya Ulusal Televizyonu önemli bir araştırma yayınladı. Sonuçlar Finlandiya tarihinde ilk defa olarak nüfusun yüzde 53’ünün NATO üyeliğine taraftar olduğunu gösteriyordu ve bu çok idi. Daha önce Aralık 2021 tarihinde yapılan ankete göre Finlandiyalıların yüzde 51’i NATO’ya katılmaya karşıydı – ve bu oran 1990’ların ortasından beri yapılan anketlerin sonuçlarıyla uyumluydu. Halkın görüşlerindeki bu büyük değişim ulusal politika oluşturma sürecine dramatik bir aciliyet kazandırdı.
Halkın ruh halindeki bu değişime ilk tepkim tereddüt oldu. Kamuoyunun fazla istekli olduğunu düşündüm ve halkın liderlerden mevcut şartları altında gerçekleştirilmesi mümkün olmayacak bir şey istiyor olmasından da endişe duydum. Aynı zamanda, vatandaşların görüşlerindeki bu dönüşümün politika yapıcıların NATO üyeliği ile ilgili algılarında eninde sonunda dönüştürücü bir etki yaratma ihtimalini de hafife aldım.
Bir araştırmacı olarak ben her zaman ilgi duyduğum bilimsel konulara analitik bir mesafeden bakarım. Fakat 2022 ilkbaharında olayların tarih açısından öneminin beni çok şaşırttığı anlar oldu. Finlandiya Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkan Sauli Niinistö’nün ABD Başkanı Biden ile görüşmek üzere Washington D.C.’ye gideceğini duyurduğunda tüylerim ürperdi. Avrupa’da büyük bir savaşın başlamasından sadece bir hafta sonra ABD Başkanının Finlandiyalı mevkidaşını kabul etmesine inanamadım. Duyuruyu meslektaşımla paylaşarak haberi görüp görmediğini sordum. “Bunu şimdi yapacaklar” dedi. Arkadaşımın bu ziyaretin Finlandiya’nın İttifak adaylığını başlatacağı dair tahmini doğru çıkmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö 4 Mart 2022 günü Beyaz Saraydaki Oval Ofiste bir arada. ©Reuters
4 Mart 2022 tarihindeki ziyaretin temel amacı aslında ABD’nin Finlandiya’nın NATO’ya katılımı konusundaki görüşlerini ve olası somut desteğini araştırmaktı. Ziyaret bir iç politika oluşturma sürecini başlattı ve Mart ayı ortalarında Finlandiya’nın politika yapıcıları arasında ülkelerinin artık NATO üyeliği yolunda olduğuna dair bir ortak görüş oluştu. Ancak sürecin ne zaman sonuçlanacağı belirsiz kaldı.
Bir yandan kendi görüş ve tercihlerimi sorgularken bu gelişmeleri dikkatle izliyordum. Mart ayının başında o günkü şartlar altında NATO üyeliğini hedefliyor olmanın mevcut durumu devam ettirmekten çok daha büyük bir risk olacağını fark ettiğim anı gayet net biçimde hatırlıyorum. 10 Mart günü ‘Uzun Telgraf’ başlığıyla bir tweet dizisi başlattım – üyelik süreci risklerle dolu olsa da, ve yakın gelecekte NATO’ya kabul edilme isteği pek gerçekçi olmasa da, Finlandiya’ya bu hedefi sürdürmesi yönünde çağrıda bulundum. Bence kritik öneme sahip olan nokta, Finlandiya’nın başvurusunun zamanlaması idi.
Müzakerelere başlanmasından kararın alınmasına kadar geçen süre düşündüğümden çok daha kısa oldu. Ancak kararın bu kadar hızla alınmasına rağmen Fin kamuoyundaki tartışmalara sabırsızlık hâkimdi. Birçok yorumcu liderleri ayak sürümekle itham etti. Ben Finlandiya’nın sağlam bir ulusal fikir birliğine ulaşmak, sonunda yapılacak teklif konusunda Müttefiklerin güçlü desteğini sağlamak, ve İsveç ile işbirliği yapmak için kullandığı sabırlı stratejiyi takdir ediyordum. Bu strateji gayet başarılı oldu ve 18 Mayıs günü Finlandiya ve İsveç’in NATO’daki büyükelçileri başvurularını Genel Sekreter Jen Stoltenberg’e sundular.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 18 Mayıs 2022 günü Brüksel, Belçika’da Finlandiya ve İsveç tarafından sunulan üyelik başvurularını gösteriyor. ©Johanna Geron, Pool via AP
Sondan aylarca önce
29 Haziran 2022’deki Madrid Zirvesinde Finlandiya ve İsveç İttifaka katılmaya davet edilmişlerdi. Bu adımın başarılması Finlandiya’da havayı yumuşattı, fakat Finlandiya’nın NATO’ya giden yolu konusuna duyulan ilgi hem ülkede hem de dünyada hiç azalmadı. Fin halkı Müttefiklerin onaylarını yakından takip ediyordu ve her bir onayı küçük bir kutlama takip ediyordu.
Finlandiya’nın NATO yolculuğundaki yeni ayağın başlangıcı analitik çalışmalarımın odak noktasını değiştirdi. Artık en önemli iş Finlandiya’nın nihai NATO politikasının potansiyel hatları ve İttifak içindeki rolünün kavramsallaştırılması üzerinde düşünmeye başlamaktı. Aralık 2022’de meslektaşım Tuomas Iso-Markku ve ben Finlandiya’nın gelişmekte olan NATO politikası üzerine geniş kapsamlı bir rapor yayınladık. Bu denli önemli bir konuda öncü çalışmalar yürütmek son derece teşvik ediciydi ve ben gayet olumlu karşılanan bu çalışma ile hâlâ gurur duyuyorum.
2022’nin sonlarına doğru Finlandiya’nın katılımının İsveç’ten önce onaylanması olasılığının giderek daha güçlenmesi üzerine Helsinki’nin NATO üyeliği yolunda Stokholm’den önce ilerleyip ilerlememesi konusunda hararetli bir ulusal tartışma başlamıştı. Ben önceliğin kesinlikle İsveçliler ile birlikte ilerlemek olduğunu ve tek başına katılımın ancak Finlandiya’nın İttifak ve İsveç ile arasındaki ilişkilere bir zarar vermediği takdirde düşünülebileceğini iddia ettim. Sonunda Finlandiya komşusundan önce kulübe katılmayı kabul edince ben de meslektaşım ile birlikte İsveçli izleyicilerimize Finlandiya’nın kararının gerekçelerini açıklama gereğini duydum. Ne olursa olsun İsveç ile arasındaki ilişki Finlandiya’nın sahip olduğu en değerli iki taraflı bağdır. Bu nedenle iki ülke arasındaki karşılıklı güven korunmalı ve geliştirilmelidir.
Sonuç
Uzaktan bakınca Finlandiya’nın NATO üyeliği ülkenin Batılı siyasi ve askerî yapıları yönündeki uzun yolculuğundaki mantıklı son adım olarak görülebilir. Bir bakıma bu doğrudur. Ancak yakından bakıldığında, NATO’ya katılma kararı Rusya’nın saldırganlığına karşı ani ve beklenmeyen bir reaksiyondu. Bir başka deyişle, Finlandiya’nın transatlantik İttifakına katılması gerek Fin siyasi ortamındaki, gerekse uluslararası güvenlik ortamındaki belirli faktörlerin planlanmamış sonucuydu. Halkın fikri değişmeseydi veya Rusya savaş alanında daha başarılı olsaydı, Finlandiya NATO’ya katılmanın çok belirsiz ve riskli olduğunu düşünebilirdi.
Ben Finlandiya’nın dış ve güvenlik politikasının tarihi değişimine çok yakından tanık olduğum için şanslıydım. Hatta bir dereceye kadar uzman olarak ulusal müzakere sürecine katıldım. Bu öğretici ve düşündürücü bir deneyimdi. Bir yandan Finlandiya ve Avrupa güvenliğindeki ani ve beklenmedik gelişmeler bana geleceği tahmin etme konusunda tevazu göstermeyi öğretti. Diğer yandan da politika oluşturma ve toplumu bilgilendirme konusunda analistlerin önemli roller oynadıklarından eskisinden daha çok emin oldum. Nihayet kendimi topluma ait hissediyorum diye şaka bile yapmıştım.
Benim kesin görüşüm NATO’ya katılmanın yapılacak en doğru şey olduğudur. Katılım Finlandiya’nın güvenliğini önemli ölçüde arttıracaktır. Ayrıca bu kararın Finlandiya tarihinde tüm halkı bütünleştirecek şekilde alınabileceği başka bir zaman olmamıştı. 2022’nin ilkbaharında durum buydu. Ve bu ulusal birlik Finlandiya’nın NATO’da oynayacağı role sağlam bir temel oluşturdu.