İnovatörler neden gelecekteki problemleri tahmin etmekte ve onlar için hazır olmakta giderek daha iyi oluyorlar? Çoğu inovasyon çalışmaları bugünkü problemler üzerinde yoğunlaşıyor – tanımlaması kolay olan ve dolayısıyla üzerinde yatırım yapılmasını haklı çıkaran problemler (örn. bir uçağın nasıl daha yüksek irtifada ve daha hızlı uçmasını sağlayabiliriz veya karbon salımını nasıl daha azaltabiliriz?). Ancak sadece bugünün problemleri üzerinde odaklanırsak gelecekte önümüze çıkacak olanlar karşısında hazırlıksız yakalanırız. Gelecekteki problemlere hazırlıklı olmak için inovasyon çalışmalarında bugünün ötesine bakılması da eşit derecede değerlidir.

Bu makale bunu yapabilmek için yapılandırılmış bir inovasyon sürecini anlatıyor. Bu süreç, NATO ülkelerinin silahlı kuvvetlerinin dikkatini çeken beklenmedik problemler ve CNN ve Washington Post’un konuyla ilgili haberleri üzerine Johns Hopkins Üniversitesi öğrencileri ve ortak kuruluşları tarafından yaratıcı çözümler bulmak için kullanılmıştır.

İnovasyon süreci işliyor

NATO’nun [Müttefik Dönüşüm Komutanlığı] (https://www.act.nato.int/) (ACT), İnovasyon Merkezinin bir parçası olarak Johns Hopkins öğrencilerini inovasyon problemleri üzerinde çalıştırıyor. 2019 yılı sonlarında bu komutanlığın Tıbbi Birimi mühendislik öğrencilerinden oluşan küçük bir gruba şu soruyu sordu: “Muharebe tıbbının geleceği nedir?” Bu özellikle zor bir soruydu zira bilinen bir problemin veya mevcut bir ihtiyacın nasıl ele alınacağını sormuyordu. Tersine, gelecekte ortaya çıkabilecek olası ihtiyaçlar ve problemleri soruyordu ve tabii gelecek her zaman bilinmeyendir.

Johns Hopkins’de öğrenciler çalışmalarına başlamadan önce problemleri tanımlarına göre sınıflandırmaya teşvik edilirler. Problem türleri “iyi tanımlanmış”, “kötü tanımlanmış” ve “tanımlanmamış” olarak sınıflandırılır. Bu yapılandırılmış inovasyon sürecinin ilk çerçevesidir. Farklılıklar önemlidir çünkü farklı türdeki problemler farklı düşünce şekilleri ve onlarla başa çıkabilecek farklı araçlar gerektirir (bkz. Şema 1)

Şema 1: Üç problem türü
)

Şema 1: Üç problem türü

İyi tanımlanmış problemlerin gereksinimleri farklıdır ve çözümleri – bulunduğu zaman – açıklanabilir. Örneğin: %90 daha az enerji tüketen, ama normal bir akkor ampul gibi parlak olan bir ışık kaynağını nasıl yaratabiliriz? Bu tür problemler bugün hayatımızda var olduğu için inovasyon çalışmaları bunlar üzerinde odaklanıyor ve bunlarla ilgilenen “müşteriler” hazır olduğu için de yapılacak yatırımlar makul bulunuyor. Sadece bugüncülüğün problemleri üzerine durmanın tehlikesi, gelecekte ortaya çıkacak problemleri dışarıda bırakıyor olmasıdır.

Kötü tanımlanmış problemler tipik olarak şu soruyu sorar, “Şimdi sırada ne var, çözümlemeye değer yeni problem ne?” Bunlar yakında karşımıza çıkabilecek ve bugünkü eğilimlere bakarak gelecekte olabilecekleri öngörmekte kullanabilecek tanımlanabilecek problemler. Genellikle, buna en uygun eğilimler performans yeteneklerini, kullanıcı ihtiyaçlarını veya kişinin rekabete açık pozisyonunu anlamlı şekilde değiştirecek olanlar ile ilgili problemlerdir. Bunlar teknolojik, sosyal, ekonomik, çevresel vb. olabilir.

Tanımlanmamış problemler önceden tahmin edilmesi en güç olanlardır. Genel olarak şu soruyu sorarlar, “…’in geleceği ne olacak?” veya “Ufukta ne var?”. Çoğunlukla çok ileri bir tarihte ve dolayısıyla çok belirsiz oldukları için ancak birçok farklı senaryolar, yani alternatif gelecekler (genel olarak bu senaryolar, dört belirgin gelecek matrisi yaratmak amacıyla iki önemli ama belirsiz eğilimin etkileşimini eş zamanlı olarak dikkate alarak hazırlanır) geliştirmek suretiyle tanımlanırlar. Senaryoları kullanmanın yolu, senaryoları birbirinden tamamen farklı yapmak ve bunların [olma olasılıkları konusunda herhangi bir önyargıda,

Müttefik Dönüşüm Komutanlığı Tıbbi Biriminin karşılaştığı sorunlar, ortaya çözümler üzerinde çalışmaya başlamadan önce gelecekteki olası muharebe senaryolarının neye benzeyeceği üzerinde durulmasını gerektiren tanımlanmamış bir problem çıkardı. Bu doğrultuda öğrenciler, subaylar, saha sağlık personeli, travma cerrahları ve NATO personeli ile görüşmeler yaptılar. Askerî konular üzerinde yeterli bilgiye sahip olmadıkları için oldukça basit ama aydınlatıcı sorular sordular. Bu sorular gelecekte askerî tıbbın gereklerinin bugünkülerden farklı olmasına neden olabilecek şartlar ve faktörler üzerinde odaklanıyordu.

O sıralarda NATO Afganistan’da operasyon yapıyordu. Çarpışmalar daha ziyade küçük muharebe birlikleri arasında yapılıyor, dolayısıyla, yaralı sayısı daha az oluyor ve onlar da derhal hava yoluyla yakındaki sahra hastanelerine nakledilebiliyorlardı. Oysa gelecek tamamen farklı olabilirdi: hava üstünlüğü sağlanamayabilirdi, birlikler çok daha geniş bir alana dağılmış olur, geniş çaptaki yangınlar sonucu yaralı ve ölü sayısı çok yüksek olabilir ve yakında hastaneler olmayabilirdi.

Bu faktörler, öğrencilerin geleceğin senaryolarını genel hatlarıyla çizmelerine yardımcı oldu. En zorlu senaryolardan biri üzerinde odaklanmayı seçtiler: askerlerin çok geniş alana yayıldığı, çeşitli derecelerde çok sayıda yaralanmaların olduğu, çorak bir ortamda ve havadan tahliyenin bir seçenek olmadığı bir senaryo. Muharebe sağlık personeli için bu zorlu bir senaryo olacaktı. Öğrencilerin bu senaryoyu seçmelerinin nedeni bunun en olası senaryo olduğunu düşündükleri için değil (olasılık tahminleri bu sürecin bir parçası değildi), senaryonun ciddiyetinin NATO’nun kısa zamanda bu konuda hazırlanmaya başlaması gerektiğini gösteriyor olmasındandı.

Öğrenciler bundan sonra bu senaryo için potansiyel olarak yararlı inovasyon kavramları içeren bir portföy hazırladılar. Bu portföy, dondurularak kurutulmuş kan, elle çalıştırılan kan pompaları, daha gelişmiş sedyeler, vücuda giyilebilir yaralanma kontrol cihazı ve daha bir çok yenilikçi kavramlar içeriyordu. Bu kavramların her biri araştırılmaya değerdi. Ama sorun hangi kavram olacağıydı.

Yapılandırılmış inovasyon sürecinin ikinci çerçevesi de bu noktada işin içine giriyordu: risk ve belirsizlik arasında net bir ayırım yapılması (bkz. Şema 2). Risk, ölçülebilir kayıplar olasılığıdır. Kayıp dağıtılabilir, azaltılabilir ve ona karşı sigortalanabilir. Belirsizlik ise farklıdır. Ölçülemez ve gelecekte herhangi bir zamanda dünyada meydana gelebilecek her durumu temsil eder. Basitçe söylemek gerekirse, risk yönetilebilir ama belirsizlik incelenmelidir çünkü çoğu kez büyük bir fırsat kaynağı olabilir. Burada yenilikçiler için kullanışlı bir çıkarım kişinin bir yandan belirsizliği incelerken diğer yandan riski azaltabileceğidir. Harvard Business Review dergisindeki bu makale girişimciler ve ‘start-up’ların başarı şanslarını arttırmak için bu yaklaşımı kullandıklarını bildiriyor. Ancak daha büyük ve daha iyi bilinen örgütlerde inovasyon ile ilgili çabalara fon sağlanmaz zira karar mekanizmaları yüksek belirsizlik ile yüksek risk arasındaki farkı bilmezler.

Şema 2:  Risk ve Belirsizlik
)

Şema 2: Risk ve Belirsizlik

‘Dijital Triaj Yardımcısı’

Öğrenciler yaralı askerleri bulan ve yaralarının ne derece ciddi olduğunu muharebe sağlık görevlilerine ileten giyilebilir cihazlar üzerinde çalışmayı seçtiler. Genellikle öğrenciler etki ve fizibiliteyi esas alan projeleri seçseler de, risk ve belirsizlik bu gruba daha pragmatik kriterler sağlıyordu. Projede başarının kesin olmadığının farkındaydılar ama projenin potansiyelinin de çok büyük olduğunu biliyorlardı. Başarılı olursa böyle bir cihaz askerler için entegre sağlık izleme platformunun ilk adımı olabilirdi.

Bu proje aynı zamanda riski en düşük olan fırsattı. Çalışmaların çoğunluğu çok az malî yük getiren ve hatta hiç yük getirmeyen yazılım geliştirme konusunda olacaktı. Donanım riski de baş edilebilir boyutta olacaktı çünkü yaşamsal sağlık istatistiklerini ölçen giyilebilir cihazlar zaten şimdiden satışa sunulmuştu. Risk faktörünü daha çok yaymak için, öğrenciler Prag’daki Çek Teknik Üniversitesi ile işbirliği yaptılar. Johns Hopkins öğrencileri yazılım üzerinde, özelikle de Ölüm Olasılığı Puanı yaratmak için gereken algoritmalar konusunda odaklandılar. Miroslav Burĕs önderliğinde ve Kristina Soukupová yönetimindeki Çek takımı ise donanım üzerinde, özellikle de askerî sahra standartlarını karşılayabilecek bir donanım üzerinde çalıştı.

Bu çalışmalar, çok geniş bir alana yayılmış ve kayıpların çok büyük sayıda olduğu durumlarda muharebe sağlık görevlilerinin yaralı askerleri hızla bulma ve triaj uygulaması yapmalarına yardımcı olacak giyilebilir bir cihaz üretilmesiyle sonuçlandı. NATO videosunda görüldüğü gibi, bu cihazın bir prototipi halen Çek Özel Kuvvetleri tarafından test ediliyor. Ayrıca ABD silahlı kuvvetleri savaş alanı şartlarının geleceği konusundaki kendi bağımsız çalışması sırasında öğrencilerin bu senaryosunun önemini fark ederek bu cihazın değerlendirilmesine başladı.

Geleceği düşünmek

Giderek değişken hale gelen dünyada en olası geleceğin bugünün bir devamı olacağı varsayılamaz. Ayrıca tamamen planlama personelinin tahminlerine veya uzmanların öngörülerine dayanmak da tedbirsizlik olur. Genellikle büyük bir sürpriz ortaya çıkar ve insan hazırlıksız yakalanır. İnovasyon çalışmalarında sürprizleri önceden tahmin edebilmek için ileride yıkıcı problemlere neden olabilecek olası boşlukları şimdiden belirlemek yararlı olur. Yukarıdaki tıbbi cihaz örneğinde bahsedilen eğilim belirleme ve senaryo geliştirme teknikleri bu konuda yardımcı olabilir.

Süreçteki boşluk ve kesintileri tahmin edebilmek için eğilimler ve senaryolardan yararlanmak

Mevcut eğilimleri olası aşırı sonuçlarına göre tahmin etmek inovatörlerin tamamen yeni ve yıkıcı durumları dikkate almalarına yardımcı olabilir. 20. yüzyıl Avrupa tarihinden bir örnek verelim: Büyük Güçlerin donanmaları tarafından konuşlandırılan taktik olarak kullanılabilir denizaltı sayısı 1900-1914 yılları arasında her iki yılda bir kabaca ikiye katlandı – bu önemli bir katlanarak büyüme (üstel büyüme) eğilimidir (herhangi bir şey on katına çıkarılırsa, o şeyin bin katından fazlası elde edilir). Basit bir tahminle, o dönemin donanma planlamacıları haklı olarak şu soruyu sorabilirlerdi: “Ya düşman donanması birkaç yıl içinde bize karşı bin denizaltı konuşlandırırsa?” O tarihte denizaltılara ya tek başlarına ya da birkaç tanesi beraber rastlanırdı – ve genellikle de baş edilebilir bir sıkıntı olarak görülürlerdi. Ama zamanla sayıları bir hayli artan denizaltılar ciddi bir tehdit haline geldi - özellikle de hem deniz kuvvetleri gemilerine hem de ticari gemilere eşgüdümlü saldırılar düzenlemeye başlamalarından sonra. Bazen sayılardaki değişikliklerin kendine has bir niteliği vardır – tamamen yeni ve yıkıcı zorluklar yaratırlar. Bir denizaltı: bir baş belası. Bin denizaltı: büyük bir sorun.

Yılda bir yapılan denizaltılara karşı savaş tatbikatı Dynamic Manta 23 sırasında bir Yunan denizaltısı, İspanyol fırkateyni ESPS Numancia ve Türk fırkateyni TCG Barbaros ile formasyon halinde yol alıyor.
)

Yılda bir yapılan denizaltılara karşı savaş tatbikatı Dynamic Manta 23 sırasında bir Yunan denizaltısı, İspanyol fırkateyni ESPS Numancia ve Türk fırkateyni TCG Barbaros ile formasyon halinde yol alıyor.

Farklı geleceklerin nasıl olacağı konusunda senaryolar üretmek için eğilimler birleştirilebilir. Bu alternatif gelecek senaryoları bilim kurgu olarak görülebilir ve içerdikleri beklenmeyen ve rahatsız edici problemlerle inovatör ve planlamacıları yüz yüze gelmeye zorlar. En ciddi ve en yıkıcı problemler bugün hazırlanmaya başlamamız gerekenlerdir. Denizaltı örneğine devam edersek, teknolojide bugünkü eğilimlerden biri sürücüsüz araçların sayısındaki katlanarak büyüyen artıştır. Bir senaryo önerebilmek için iki eğilim birleştirilebilir: yeni bir rakip donanma on binlerce otonom denizaltı konuşlandırırsa ne olur? Bugünkü bir donanma (deniz yollarını açık tutmaktan sorumlu olan) böyle bir durumda ne gibi problemlerle karşılaşır? O problemlere karşı hazırlanmak için teknoloji, organizasyon ve harekâtlarda ne gibi inovasyonlara gerek duyulur?

Savunma ve güvenlik konularında inovasyon için incelenmesi en yararlı olan eğilimler rakiplere kıyasla kendi durumunu daha çok etkileyenlerdir. Bunlardan bazıları teknolojinin mümkün kıldığı performans değerlendirme ölçümleri (örneğin, sürat, menzil, hassasiyet, vs.); yeni yeteneklerle yaratılmış ve/veya konuşlandırılmış varlıklardaki artış (örneğin, vasıtalar, personel, vs.); ve kendisinin veya düşmanların elinde bulunan kritik kaynaklar (örneğin, yeni imalat yöntemleri, mineral veya enerji varlıkları, vs.); ve liste bu şekilde uzayıp gidiyor.

Senaryoların geliştirilmesinde aynı zamanda hem önemli hem de bir hayli belirsiz olan boyutların belirlenmesi yararlı olur. Bunun örnekleri arasında yeni yeteneklerin artması (örneğin, Yapay Zeka, kuantum hesaplama); yeni çevresel veya savaş alanı şartları (örneğin, aşırı şartlar, savunma veya hücum yeteneklerinin kaybı); veya farklı ittifaklar veya jeopolitik durumlar sayılabilir. Bu bilimden ziyade bir sanattır. Planlamacılar ve stratejistler genellikle en açıklayıcı senaryolar sağlayabilecek birkaç analiz boyutu üstünde odaklanacaklarına birçok analiz boyutunu birden incelerler.

Bugünün ötesinde

İnovasyon çalışmaları genellikle bugünün problemleri üzerinde odaklanır çünkü bu problemler bilinir; bilinmeyen bir geleceğe hazırlanmak için yatırım yapmanın doğru olduğuna inandırmak zordur. Ancak sıklıkla en zorlayıcı problemler geleceğin problemleridir –beklemediğimiz, sürpriz olarak karşımıza çıkan problemler. Burada özetlenen inovasyon süreci bugüncülüğü aşmamıza yardımcı olabilir ve birçok yıkıcı durumlar ve senaryolara karşı hazır olmaları gereken NATO gibi örgütler tarafından kullanılabilir. Teknolojik ve alan uzmanlığı yardımcı olsa da şart değildir. Nitekim, Johns Hopkins öğrencileri, hiç birinin askerî veya tıbbi eğitimi olmamasına rağmen, bu inovasyon sürecini başarıyla kullandılar.

Açık olmak gerekirse, süreç geleceği öngörmeye değil, olası gelecekler ve bunların doğasında bulunan problemler üzerinde düşünmeye dayanır ve böylece inovatörlerin daha bilinçli bir şekilde hazırlanmalarına olanak sağlar. İnovatörleri daha bilgiye dayalı inovasyon iddialarına girmeye, ve sonuçta potansiyel olarak çok daha yıkıcı sorunlar yelpazesine daha iyi hazırlanmaya teşvik eder.