Rusya’nın NATO’daki delegasyonunun faaliyetlerini askıya alma ve İttifak’ın Moskova’daki ofislerini kapatma kararı Batı ile olan ilişkilerinde belirgin bir kötüleşmeyi gösteriyor. Ancak biraz derine inildiğinde, bu tür hareketlerin küresel politikalardan ziyade dâhili politikalarla ilgili olduğu veya en azından Rusya’da yaşanmakta olan bazı süreçlerin yanısıra artık yaşlanmaya yüz tutmuş bir liderliğin her şeyden önce ülke içindeki gücünü korumaya yönelik endişelerini yansıttığı görülebilir.
Kuşkusuz, yurt içindeki hassasiyetler, yönetimde olan elit kesimin çıkarlarından ulusal ekonomilerin, toplumların ve yönetim biçimlerinin güçlü yanlarına kadar, tüm uluslararası ilişkileri şekillendiren olgudur. Bunlar aynı zamanda orantısız biçimde ülkenin üst düzeyli liderinin hâkimiyeti altındadır zira halka karşı sorumluluk ve ilgi, dış politikayı genelde fazla etkilemez. Tehdit altında olduklarına inanan liderler halkın dikkatini dağıtmak ve uyguladıkları baskıyı haklı kılmak için dış sorunlar algısını büyütürlerken güç ve itibarlarının düşüşte olduğunu gören liderler ise uluslararası konularda kendilerine uyan bir amaç arayışına girebilirler. Bu faktörlerin hepsi modern Rusya için geçerlidir; bu da Doğu’dan gelebilecek potansiyel tehditleri tespit etmeye, tanımlamaya ve caydırmaya çalışan NATO’yu özellikle ilgilendirir.

Bolşoy Kamenny Köprüsünde seyretmekte olan bir ambulans. 11 Ekim 2020’de Moskova’da 4,501, Rusya genelinde ise 13,634 yeni koronavirüs vakası bildirilmişti - pandeminin başlangıcından beri en yüksek rakamlar. Resim: Vladimir Gerdo / TASS via Reuters Connect
Eleştirilerin hedefindeki Kremlin
Son yıllarda ‘Kırım Etkisi’ olarak adlandırılan ilhak olayı popülaritesini kaybettikçe Rusya’daki rejimin de meşruiyetini kaybetmekte olduğu görülüyor. Ücretlerin artan fiyatlarla baş edemediği durgun bir ekonomi, resmi yolsuzluklar ve COVID-19 salgınının gerektiği şekilde yönetilememesi Devlet Başkanı Putin’e, daha da şaşırtıcı olanı, parlamentoda Kremlin’i temsil eden Birleşik Rusya bloğuna olan desteği yıprattı. Parlamentonun alt kanadı Devlet Duması’nda hile yapıldığı iddialarıyla ön plana çıkan Eylül seçimlerinde bazı gözlemciler Birleşik Rusya’nın oylarının kayıtlara geçirildiği gibi % 49.82 değil de % 30 civarında olduğunu iddia etmişlerdi.
Halkın desteğindeki zayıflama Kremlin’in yurt içindeki giderek artan kavgacı söylemleri ve yurt dışındaki maceracı tutumuyla aynı zamana rastlar. Bu tür davranışların ortaya çıkmasında halk desteğinin giderek azalıyor olması önemli rol oynamış olabilir. Putin’in siyasi kontrol kendisine verildiği takdirde Rus halkının yaşam kalitesinde sürekli iyileştirmeler yapma sözünü verdiği eski sosyal kontrat bozulmuşa benziyor. Kremlin verilen sözleri tutmak yerine ülkeyi tehdit altında, dünya üzerindeki hak ettiği yeri almasını engelleyen ve Rusya’yı kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışan düşmanlar tarafından çevrilmiş bir ülke olarak göstermeyi seçiyor. Sonuç olarak Kremlin Rusların kendi sıkıntılarını ve fikir ayrılıklarını bir yana koyup ülkelerinin menfaati için rejimi desteklemeleri gerektiği mesajını vurguluyor.
Bu mesaj her ne kadar devletin propaganda kanallarından kulakları tırmalayan bir şekilde yayınlanıyorsa da pek başarılı olmuş gibi görünmüyor. Rus halkı memnuniyetsizliklerini bir noktada yoğunlaştıramıyorsa da ülkelerinin askeri bir tehdit altında olduğuna ikna olmuş değiller – en katı Rus liderler dahi Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patruschev’in sözleriyle ‘ülkedeki sosyopolitik durumun istikrarını bozacak, protesto eylemlerini teşvik edecek ve radikalleştirecek ve Rusların geleneksel manevi ve ahlaki değerlerini’ çökertecek bir program üzerinde konuşmayı tercih ediyorlar.
Ayrıca, dış ülkelerde bir maceraya atılma hevesleri de yok – Kırım özel bir durumdu. Moskova Ukrayna’nın Donbas bölgesindeki savaşı vekillerle, Suriye’deki konuşlandırmanın ilk günlerindeki doğrudan çarpışmaları da paralı askerler ile yürüttü. Kremlin, Rus askerlerini tehlikeye atmanın siyasi risklerini bildiğinden sırtını inkâr etmesi kolay olan vekâlet sistemine dayadı.
Gibridnaya voina
Putin’in en yakın çevresinde neler olduğu tam olarak bilinemese de, Putin ve Patrushev, Federal Güvenlik Bürosu müdürü Alexander Bortnikov ve Dış İstihbarat Bürosu müdürü Sergei Naryshkin gibi güçlü müttefikleri gerçekten Batı’nın bir tehdit olduğuna inanıyorlar. Kremlin’in ekonomik sıkıntıları – yavaşlayan ekonomiden muhalefet lideri Alexei Navalny’nin hızla yükselişine kadar – Batı’nın gerek aleni gerek gizli manipülasyonuna bağlanıyor. Onlara göre hibrid savaş – gibridnaya voina – NATO’nun Rusya’ya karşı kullandığı bir şeydir, tersi değil.

Alexei Navalny şiddetli zehirlenme sonucu 22 Ağustos- 23 Eylül 2020 tarihleri arasında tedavi gördüğü Berlin’deki Charité Hastanesinin merdivenlerinde. Navalny bu resmi Instagram hesabında paylaşmış ve hastanenin “muhteşem doktorlar”ına teşekkür etmişti. Resim: DPA via Reuters Connect
Örneğin, Navalny’nin zehirlenmesi kararı, büyük ihtimalle Navalny’nin Kremlin’in elini zayıflatmak için bilinçli olarak Batı için çalıştığı veya bilinçsiz bir piyon haline geldiği inancına dayanıyordu. Aynı şekilde, NATO’ya karşı yürütülen ve onu bölmek, dikkatini dağıtmak ve üye devletlerin moralini bozmak amacıyla ve bilinçli olarak yalan haberlerden yolsuzluğa kadar her türlü metodun kullanıldığı hibrid savaş kampanyası, bütünlüğünü koruduğu sürece Moskova için her açıdan son derece güçlü bir hasım olan bir ittifakı parçalamayı amaçlıyordu. İster Katalan ayrılıkçılarını cesaretlendirmek için alkış tutmak, ister sol veya sağ kanattaki radikalleri desteklemek olsun, Rusya’nın hedefi NATO’nun istikrarını bozarak onu etkisiz kılmaktır. Balkanlar’da etnik bölünmeleri teşvik etmekten Venezuela’daki rejimi desteklemeye kadar NATO sahası dışında maceralara girmesi de dikkatleri başka yöne çekerek popülerliğini arttırmaya veya Batı ile pazarlık şansını kazanmaya yönelik operasyonlar veya girişimler olarak görülebilir.
Tüm bunlar Kremlin’in düşmanca faaliyetlerini mazur göstermek değil, bu tavırların saldırgan bir savunma olabileceğini vurgulamak amacını gütmektedir. Bir başka deyişle Moskova, herhangi bir savaşta olduğu gibi, karşı saldırı, hatta önleyici vuruşu savunma sanatının vazgeçilmez bir unsuru olarak görmektedir. Moskova, Batı ile karşı karşıya geldiği bugünkü durumda, kendisi için en iyi savunma seçeneğin Batı’nın birliğini parçalamak ve kendisine karşı olanların düşüncelerini değiştirmek olduğunu düşünmekte.
Askerî manevralar
‘Saldırgan savunma’ geleneği silahlı kuvvetlerde sürekli olarak yapılan reformlarda ve yeniden silahlandırmalarda kendini gösteriyor. Örneğin, kısa süre önce yapılan Zapad-2021 operasyonel-stratejik tatbikatları sadece Sovyetler döneminden sonraki ilk hava indirme taburunun gece atlayışından müşterek elektronik savaş operasyonlarına kadar çeşitli askerî yetenekleri denemek ve sergilemek için bir fırsat değildi. Aynı zamanda Rusya’nın düşünce şeklinin iç yüzünü de yansıtıyordu. Tatbikatın daha sonraki aşamalarında çok güçlü karşı saldırı operasyonları yürütüldü ancak bunların savunma niteliğinde, dış kaynaklı bir tehdide yönelik mukabele operasyonları olduğu gayet açıktı.
Bununla beraber NATO’nun ¬– veya bir Üye Devletler koalisyonunun –Rusya’ya (veya Belarus’a) gerçekten saldırabileceği yönündeki inanç Kremlin’in düşüncesini yönlendirmeye devam ediyor. Rus silahlı kuvvetleri NATO ile olası bir çatışmaya karşı silahlanma, eğitim ve planlama faaliyetlerini sürdürürken, Kremlin’in siyasi savaşlarında oynadıkları rol muhtemelen giderek artmakta. Deniz ve havada yapılan tatbikatlar, uzun mesafeli devriye görevleri ve saldırgan meydan okumalar bazı Avrupa toplumlarında savaş korkusunu körükleyerek Moskova ile büyük bir pazarlığa oturma fikrini teşvik etmek ümidiyle düzenleniyor. 2021 ilkbaharında Ukrayna sınırlarına yığılan muazzam askeri kuvvetlerin amacı sadece Kiev’i ürkütmek değildi; bu yığınak aynı zamanda Rusya’nın hâlâ bir küresel güç olduğunun kanıtı olarak lanse edilen bir zirvede yeni Amerika Başkanı Joe Biden’ı Putin ile buluşmaya zorladı. Bugün Suriye — ülkede politika Dışişleri Bakanlığı değil Savunma Bakanlığı tarafından belirlenmekte — hem gelecek nesil Rus subayları için ülke büyüklüğünde bir eğitim alanı, hem Moskova’nın sınırlarının ötesinde konuşlanma irade ve kapasitesinin kanıtı, hem de Batı’ya yönelik baskının istendiği gibi arttırılmasını veya azaltılmasını sağlayacak bir siyasi girişim halinde.
Savunma bütçeleri yıllarca aynı kaldıktan sonra 2022-2025 dönemi federal bütçesinde askerî harcamaların 129 milyar ruble (1.77 milyar dolar) ilavesiyle %15 artış görmesi şaşırtıcı değil. Ayrıca artışların devam etmesi ve genel bütçenin 2024’te 3.81 trilyon rubleye (52 milyar dolar) çıkması planlanmakta. Rus ekonomisinin durgun yapısı — ve doğrudan ruble-dolar kurlarının bütçenin efektif değerini olduğundan az gösterdiği ve bu değerin aslında verilen dolar rakamının 3-4 katı olduğu — göz önüne alınırsa, askeriyenin federal bütçenin tümündeki payının aslında %14.4’ten %15.3’e çıkması anlamına geliyor. Bu gerçekten büyük bir taahhüt.
Siyasi savaş
İstihbarat bütçesi ise bu kadar net değil. İstihbarat bütçesi, polis ve paramiliter Ulusal Muhafızlar gibi güvenlik ajanslarının harcamalarına dâhil ediliyor. Polis ve Ulusal Muhafızlar’ın müşterek fonlarının 2022 yılında %17 artarak 2012’den beri yapılan en büyük artış olması planlanıyor. Nitekim bazı raporlar istihbarat ajanslarının bu bütçedeki payının orantısız olacağını ve ilerideki yıllarda daha da artacağını ileri sürüyorlar. Bu bütçenin büyük bir kısmı dâhilî güvenliğe ve potansiyel muhalefetin bastırılmasına yönlendirilecek; ancak ülke dışında casusluktan yıkıcı faaliyetlere kadar geniş bir macera yelpazesini desteklemesi de muhtemel.

9 Eylül 2021 tarihinde deniz altılarla savaş gemisi Urengoy, Rus Deniz kuvvetlerinin Baltık Filosu tarafından hazırlanan deniz eğitimleri sırasında Rusya’nın Kaliningrad Bölgesinde Baltık sahilindeki Bltysk limanından ayrılıyor. Bu deniz eğitimleri Rusya ve Belarus tarafından başlatılan Zapad 2021 askerî tatbikatının bir parçası olarak yürütülmüştür. © Reuters / Vitaly Nevar
Aslında, istihbarat toplumu Kremlin’in giderek büyüyen dış ve iç politikayı birleştirme ve dâhili problemlerini dış etkilere bağlama eğiliminden sadece yarar görmekte değil aynı zamanda bu eğilimi faal olarak desteklemekte ve yaymakta. Patrushev – Federal Güvenlik Bürosu eski başkanı – geçenlerde ‘Washington’un kendi bencil çıkarları dışında, dünyada hiçbir dostu olmadığını’ ve aktif olarak Rusya’nın işlerine karıştığını iddia etti. Aynı şekilde, Dış İstihbarat Servisi Direktörü Naryshkin, ‘Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri devletimizin değişen dış ve iç politikalarını etkilemek için– benim totaliter-liberal olarak gördüğüm – kendi Batılı değerlerini yayma isteğinden vazgeçmedikleri’ beyanında bulundu.
İster gerçekten inanılıyor olsun, isterse sadece işe yarayan bir siyasi mesaj olsun (ki kanıtlar gerçekten inanıldığını gösteriyor), bu tür mesajların sürekliliği görebildiğimiz kadarıyla politikayı ve aynı zamanda Putin’in dünya görüşünü yönlendirmekte.
Kalıcı bir sorun
Dolayısıyla, Putin yönetimi iktidarda kaldığı sürece, Rusya’nın temel politikasında önemli bir değişiklik yapılma olasılığı yok. Kremlin’in risk ve fırsat hesaplarını etkileyecek caydırıcılık, müzakere ve diğer önlemler için gerekli olanaklar kesinlikle mevcut. Hiç şüphesiz NATO’nun yeni yetenek hedefleri doğrudan bir askerî çatışmayı en katı Rus milliyetçileri için bile istenmeyen bir hale getirirken bir yandan da daha fazla diyalog alanı yaratmakta. Neticede, eline fırsat geçtikçe NATO’yu zayıflatmaktan mutluluk duyan Moskova aslında gayet gerçekçi. Daha geniş stratejik istikrar imkânları araştırmakla ilgileniyor ve hatta siber suçlardan siyasi müdahalelere kadar çeşitli konularla ilgili davranışını değiştirmeyi istiyor bile olabilir.
Bununla beraber, bunlar esasında taktik değişiklikler olacaktır. Moskova’nın temel varsayımlarını değiştirmesi pek olası değil — örneğin dünyanın rekabetçi, kazananı olmayan politikalarla tanımlandığı; Rusya’nın dünyanın büyük güçlerinden biri olarak hak ettiği statüyü Batı’nın aktif olarak reddettiği ve Kremlin’i zayıflatmaya çalıştığı; bu nedenle de Rusya’nın kendi güvenliği açısından mücadele etmek zorunda olduğu şeklindeki varsayımlar. Bu mücadele ideolojik veya kabul gören büyük bir mücadele değilse de, Kremlin’in Rusya’nın hakkı olduğunu iddia ettiği konuların — örneğin, Ukrayna ve Gürcistan gibi komşuları üzerindeki hegemonyasından dâhili siyasetinin eleştirilemez olduğuna kadar — uluslararası hukuk ve Batı değerleri ile çatışması nedeniyle zorlu bir mücadele.
Rusya’da ilişkileri geliştirmeyi garanti edecek değilse bile bu ilişkilerin yeniden tanımlanması fırsatını sunacak yeni bir siyasi nesil yetişene kadar, mevcut durum büyük olasılıkla aynen devam edecektir. Şöyle veya böyle, NATO dünyada yıkıcı eylemler, saldırganlık sinyalleri veren askerî faaliyetler, doğrudan ve inkâr edilebilir maceralar ve düşman ve kuşkulu bir Kremlin ile baş etmek zorunda kalacaktır.
NATO’nun Putin’e ve birçok müttefikine karşı bir tehdit oluşturduğu yönündeki samimi inanç, herkesten önce davranma eğilimiyle birleşince ortaya yanlış hesaplamadan doğabilecek doğrudan çatışma riskinin kaçınılmaz olduğu sonucu çıkıyor. Neyse ki bu pek olası değil. Moskova İttifaka kıyasla zayıf olduğunun bilincinde. Dolayısıyla tüm bu kuvvet gösterileri ve saldırgan söylemlerine rağmen Moskova temelde pragmatik, ve bu tırmanmayı yavaşlatacak çeşitli yollar ve gereçleri elinde tutuyor. Daha olumlu ve daha az düşmanca bir şey inşa etmenin mümkün olacağı güne kadar Putin’in Rusya’sı bir tehditten ziyade sınırlanması, hafifletilmesi ve mümkün olduğunda yönetilmesi gereken bir problem olarak kalacak.