“Eğer NATO’nun komşuları daha istikrarlı ise, NATO da daha güvendedir” Bu söylem 2016 Varşova Zirvesi’nde Müttefik liderlerce başlatılan ve NATO’nun İstikrarı Yayma çalışmasının temelinde yatan kavramdır. İki yıl sonra, Temmuz 2018’de Brüksel’de yapılacak bir sonraki zirve toplantısını göz önüne alarak, bu kavramı değerlendirmek ve ne yönde ilerleyebileceğimiz konusunu incelemek doğru olacaktır.

İlk önce bu söylemi incelemek gerekir: bu basit bir cümledir ama etkileri açısından çok derin anlamlar taşımaktadır.

Şu durumu gözden geçirelim: Afganistan’da NATO başkanlığında yürütülen Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü operasyonunun tamamlanmasından iki yıl sonra, ve Rusya’nın Ukrayna’yı gayrımeşru şekilde ilhakının yarattığı şoku ve doğu Ukrayna’daki krizi takip eden günlerde NATO geliştirilmiş caydırıcılık ve savunma konusundaki duruşunu sağlamlaştırmakla meşguldü. Varşova zirvesinde bu bağlamda önemli adımlar atılmıştır. Bu konuda bir “geleceğe dönüş” yani Soğuk Savaş döneminin toplu savunma örgütlenmesine geri döndüğümüze mi tanıklık etmekte olduğumuza dair spekülasyonlar da vardı. Böyle bir şey NATO’nun üçüncü devletlerde kurduğu geniş ortaklıklar ağı dahil, 1990’ların başlarından beri geliştirdiği kriz yönetimi ve toplu savunmadaki önemli rollerini bir kenara itmek veya önemini azaltmak anlamına gelecekti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 5 Mart 2018’de Irak’taki NATO Eğitim Kampı’na yaptığı ziyaret sırasında NATO eğitmenleri ve Irak askerleri ile konuşuyor. Şubat 2018’de İttifak savunma bakanları NATO’nun savunma kapasitesini geliştirme çabalarını daha güçlendirecek bir eğitim misyonu planlamasını başlatma kararı aldılar. © NATO
)

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 5 Mart 2018’de Irak’taki NATO Eğitim Kampı’na yaptığı ziyaret sırasında NATO eğitmenleri ve Irak askerleri ile konuşuyor. Şubat 2018’de İttifak savunma bakanları NATO’nun savunma kapasitesini geliştirme çabalarını daha güçlendirecek bir eğitim misyonu planlamasını başlatma kararı aldılar. © NATO

Bununla beraber, NATO’nun güvenliğinin komşularının istikrarı ile bağlantılı olduğunu belirten İttifak liderleri, NATO kalesine ulaşan çekme köprüyü kaldırmayacaklarını da açıkça belirttiler ve tam tersine,) herhangi bir belirsizliğe meydan vermeyecek bir biçimde, NATO üyelerinin güvenliğinin komşu devletlerin ve bölgelerin istikrarı ile çok yakından bağlantılı olduğunu belirttiler. Bu sadece ulvi bir beklenti değil, aynı zamanda son zamanlardaki deneyimlerimizle hafızalarımıza kazınmış bir sonuçtur. NATO, 2014’ten beri, doğusunda ve güneyindeki komşularında (Ukrayna, Irak ve Suriye) yaşanan gelişmelerin kendi vatandaşları için ne kadar önemli sonuçlar doğuracağını görmüştü.

Bu bilinç beraberinde bu konuda bir şeyler yapma sorumluluğunu da getirdi. İttifak liderleri Varşova Zirvesi’nde İstikrarı Yayma olarak bilinen bir çalışma ajandasını kabul ettiler. Bu ajanda İttifak’a, ortakları dâhil, çevresindeki istikrarsızlığa karşı hazırlıklı olmak, onunla uğraşmak ve üstesinden gelmek için yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu yaklaşım daha ziyade kapasite geliştirme dahil, belli başlı devletlerle ortaklıklardan askeri yeteneklere dayanan kriz yönetimine kadar uzanan geniş bir angajman yelpazesi barındıran bütünsel bir yaklaşım olarak görülmektedir.

Varşova Zirvesinde Müttefikler bunun nasıl uygulandığını somut olarak gösteren önlemlerle açıkladılar: Ukrayna, Gürcistan, Irak ve Ürdün gibi ortaklara daha yoğun kapasite oluşturma desteği; Akdeniz ve Ege’deki deniz güvenliği faaliyetleri, ve DAEŞ Karşı Küresel Koalisyon desteği.

”NATO kalesi” değil

“İstikrarı Yayma” konusundaki taahhütlerini vurgulayan İttifak liderleri, giderek kötüleşen güvenlik ortamına rağmen, NATO’nun işbirliğine dayalı güvenlik ve kriz yönetimini geri plana atmadığını ve güvenliğe kapsamlı yaklaşımından uzaklaşmadığının altını çizdiler.
Birkaç ay sonra, Harvard Kennedy School’da yaptığı bir konuşmada Jens Stoltenberg NATO’nun tarihinin üçüncü evresine girmekte olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle açıkladı: birinci evre olan toplu savunma evresi (1941-1991) ve ikinci evre olan kriz yönetimi ve ortaklıklar vasıtasıyla istikrarı yayma evresinden sonra (1991-2014) NATO üçüncü evreye girmiştir: “sınırlarımızın ötesinde hem toplu savunma hem de kriz yönetimi ve istikrarı yayma görevini yürütmek zorunda olacağı” ve “bunlardan birini seçme lüksüne sahip olmadığı” bir evre.

Varşova zirvesinde Müttefik liderler, günümüzün güvenlik sorunları karşısında İttifak’ın Soğuk Savaş sonrasında geliştirdiği geniş kapsamlı araçlar ve politikalara hâlâ ihtiyaç duyulduğunu kabul ettiler. Ayrıca, NATO’nun gelişmiş savunma ve caydırıcılık görevlerini yürütebilmek için uyarlanma geçirmek zorunda olduğu kadar İttifak’ın da “NATO’nun yeterli ve sürdürülebilir kaynaklar ve yapılarla, ve mevcut fon mekanizmalarını en iyi şekilde kullanarak istikrarı yaymakta uzun vadeli ve sürdürülebilir bir yaklaşım oluşturması için” evrim geçirmek zorunda olduğunu kabul ettiler.

Bu, potansiyel olarak oldukça geniş bir ajandadır; ancak NATO “istikrarı yayma” konusuna çok yabancı değildir. İttifak’ın Soğuk Savaş sonrası dönemde sınırları dışında ve temel görevi olan toplu savunmanın ötesinde de istikrara katkıda bulunma konusunda son derece güçlü bir sicile sahiptir. Irak’taki kapasite geliştirme çalışmalarının yanı sıra Bosna ve Hersek, Kosova ve Afganistan’daki kriz yönetimi operasyonları aslında çoğu kez eğitim unsuru da içeren istikrar misyonları idi.

İlk kez 1999’da konuşlandırılan NATO liderliğindeki Kosova Gücü ilerleyen yıllarda çok etnik gruptan oluşan, profesyonel ve sivillerin kontrolü altındaki bir Kosova Güvenlik Gücü’nün eğitimine nezaret etti. 2017’dcn beri bir NATO İrtibat ve Danışma Ekibi Kosova’daki güvenlik örgütlerine yönetim düzeyinden kuvvet düzeyine kadar kapasite geliştirme desteği vermektedir. Resimde Kosova’da yapılan bir tıbbı tahliye tatbikatı görülüyor. ©KFOR
)

İlk kez 1999’da konuşlandırılan NATO liderliğindeki Kosova Gücü ilerleyen yıllarda çok etnik gruptan oluşan, profesyonel ve sivillerin kontrolü altındaki bir Kosova Güvenlik Gücü’nün eğitimine nezaret etti. 2017’dcn beri bir NATO İrtibat ve Danışma Ekibi Kosova’daki güvenlik örgütlerine yönetim düzeyinden kuvvet düzeyine kadar kapasite geliştirme desteği vermektedir. Resimde Kosova’da yapılan bir tıbbı tahliye tatbikatı görülüyor. ©KFOR

Buna ilaveten, NATO, ortak ülkelerin savunma ve kurumsal reformlarını yapmaları, yetenek geliştirmeleri ve birlikte çalışabilirliği güçlendirmeleri amacıyla onlara danışmanlık yapmakta, destek vermek ve rehberlik etmekte çeyrek yüzyıllık bir deneyime sahiptir. Bu uzmanlığın büyük bölümü İttifak’a katılmak için hazırlanan bir düzineden fazla devlet ile yaptığı çalışmalardan gelen birikimleridir. Ama sadece bu kadarla kalmıyor: NATO’nun ortaklar ağı bugün dünyanın her bir yanına yayılmış 40 güçlü ülkeyi kapsamaktadır. Siyasi diyaloğun ötesinde, bu ilişkiler, gerçekte, gerek kurumsal gerek bireysel düzeyde stratejik danışmalar, eğitim, öğretim, ve değerlendirme vasıtasıyla kapasite geliştirme üzerinde odaklanmaktadır.

Güneye daha fazla odaklanmak

“Güneydeki komşular” NATO’nun İstikrarı Yayma kavramı ile giderek daha fazla ilişkilendirilmektedir. Geleneksel olarak NATO’nun istikrarı yayma çabaları daha ziyade NATO’nun doğu komşuları (Orta ve Doğu Avrupa, Batı Balkanlar, ve eski Sovyetler Birliği üzerinde odaklanırdı. Ancak, Arap Baharından beri NATO Doğu’daki ortaklarıyla yürüttüğü çalışmaları tamamlayacak şekilde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki ortaklarıyla giderek artan çalışmalar başlatmıştır.

Güneydeki komşular ile ilgili bu hızlandırılmış desteğin büyük kısmı NATO’nun Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İşbirliği Girişimi formatları üzerinde odaklanmaktadır. NATO’nun Güneydeki komşularının birçoğu yeni bir ortaklık forumu olan Birlikte Çalışabilirlik Platformunda bir araya geldiler. Bu Platform gelecekteki kriz yönetimi ve istikrar operasyonlarında NATO ve ortaklarının operasyonel bağlarının sürdürülmesi ve daha derinleştirilmesi amacıyla tasarlanmıştır.

NATO, ortaklarının eğitim ve öğretim fırsatlarını geliştirmek amacıyla yürüttüğü çabaları da arttırmıştır. 2017 başlarında Müttefikler ve Kuveyt, NATO ortaklıkları ve Körfez ülkelerine hizmet vermek üzere Kuveyt’te bölgesel bir merkezin açılışını yaptılar.

Bazı durumlarda NATO, güneydeki ortaklarıyla olan ilişkilerinin odak noktasını bu ortakların savunma yetenekleri ve kurumlarını inşa etmeleri üzerine kaydırmıştır. Örneğin 2014 yılında bir entegre savunma yeteneklerini geliştirme paketi vasıtasıyla Ürdün’e geliştirilmiş eğitim, yardım ve danışmalar verilmeye başlanmıştır.

Varşova kararlarının teyit ettiği bu yeni akım yeni girişimlerin de ortaya çıkmasını sağlamıştır. Şubat 2018’de NATO savunma bakanlarının bir eğitim misyonunun başlatılması yönünde aldığı karar doğrultusunda, Irak’ta başlatılan eğitim ve kapasite geliştirme faaliyeti bunun bir örneğidir.

İleriye bakış

Geleceğe bakarsak, nelerin değişmesi gerekir? Bu gündem ne şekilde ilerlemelidir? İstikrarı yayabilmek için kendini ne şekilde yenilemelidir?

NATO’nun istikrarı yayma yönündeki çabalarının bir kısmı büyük olasılıkla bir tür kriz yönetimi faaliyeti veya operasyonu gerektirecektir. Ancak genel olarak NATO Soğuk Savaşın bitmesinden itibaren sık sık bu tür faaliyet ve operasyonlar yaptığı için bu konuda deneyimlidir. Bu konuda gerekli prosedürlere, bilgiye, ve yapılara sahiptir. Ayrıca gelecekteki herhangi bir NATO kriz yönetimi misyonunun senaryosu öncekilere benzemeyecek, değişik politik şartlarda, son derece özel bir acil duruma mukabele şeklinde olacaktır. NATO’dan ne zaman ve nerede katkıda bulunmasının isteneceğini önceden kestirmek zordur.

Kriz yönetimini bir tarafa bırakırsak, NATO’nun geleceğe yönelik istikrarı yayma çalışmaları, önleme üzerinde yoğunlaşmaya devam edecektir: sabırla ve uzun vadeli siyasî düzenlemelerle ortaklıkları geliştirmeye ve ortakların güvenlik sorunları ile başa çıkmaları için gereken kurumsal kapasitelerini güçlendirmek için işbirliği yapmaya dayanan, zorlu bir görev.

NATO ve Ürdün Silahlı Kuvvetleri 19 Temmuz 2017’de Amman’da yeni oluşturulan Bilgisayar Güvenlik Olaylarına Müdahale Ekibi’nin (CERT) çalışmalarını başlattılar. Ürdün’ün siber savunma kapasitesinin güçlendirilmesi için yürütülen çalışmalar, Ürdün için hazırlanan geniş çaplı savunma kapasitesi oluşturma paketinin parçasıdır. ©NATO
)

NATO ve Ürdün Silahlı Kuvvetleri 19 Temmuz 2017’de Amman’da yeni oluşturulan Bilgisayar Güvenlik Olaylarına Müdahale Ekibi’nin (CERT) çalışmalarını başlattılar. Ürdün’ün siber savunma kapasitesinin güçlendirilmesi için yürütülen çalışmalar, Ürdün için hazırlanan geniş çaplı savunma kapasitesi oluşturma paketinin parçasıdır. ©NATO

Bu çalışma asla NATO’nun angajmanlarının diğer boyutları kadar gözle görülür olmayacaksa da, önemli olmaya devam edecektir. Nitekim, eski Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı General Breedlove Temmuz 2016 tarihli [a href=https://www.foreignaffairs.com/articles/europe/2016-06-13/natos-next-act]makalesinde[/a] Orta Doğu konusunda NATO’nun “terörizme ve insanların yerlerinden olmalarına neden olan, iyi yönetilmeyen bölgelere istikrar getirmek için kullanacağı ana stratejisinin çeşitli önlemlerin yanısıra kurum oluşturmaya ve eğitime yatırım yapmaya dayanması” gerektiğini iddia etmişti. NATO Genel Sekreteri de sürekli olarak yerel kurumları ve kuvvetleri geliştirmenin terörizm ve istikrarsızlık ile mücadele ve önlemenin maliyet etkin bir yolu olduğunu ileri sürmüştür.
NATO’nun İstikrarı Yayma gündemiyle ilgili olarak attığı adımlarda ortaklıklar ve kapasite oluşturma vasıtasıyla “istikrarı yayma” çalışmalarının genel amaçları ve bu çalışmalarda kullanacağı araçlar ve yöntemler üzerinde derinlemesine düşünmesi gerekecektir.

Amaçlar

1990’ların sonlarında ve 2000’lerin başlarında NATO’nun Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkeleriyle olan ortaklıkları “Barış İçin Ortaklık” sloganı altında ilerliyordu ¬– “bütün ve özgür bir Avrupa” vizyonu oluşturma yönünde bir yapı taşı; Soğuk Savaş sonrasında işbirliğine dayanan, barışçıl bir Avrupa düzeni. Artık yeni tema istikrarı yaymak olduğuna göre, bu çalışmaların ne gibi bir genel siyasî proje veya sonuca yarayacağının üzerinde düşünmek gerekir. NATO’nun – veya tümüyle Batı’nın – Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki bölgesel ortakları için de böyle bir vizyonu var mıdır? Terörizmi ortadan kaldırmak için gereken şartları yaratmak gibi bir cevap verilebilir, ama bu yeterli midir? Ne olursa olsun, çeşitli nedenlerden dolayı siyasî vizyonlar önemlidir.

Öncelikle, “komşuluk” kavramının tanımı değişmiştir. 1990’lar ve 2000’lerde “istikrarı yayma” konusunda NATO’nun odak noktasında nispeten daha homojen bir ülkeler grubu vardı – Komünizmden kalan ortak mirasları ve Avrupa-Atlantik yapılarına katılma arzuları ile tanımlanabilecek ülkeler. 1990’larda NATO ve Avrupa Birliği’nin genişlemeleri bir arada yürüyor, devlet ve toplumların dönüşümlerinin itici gücünü oluşturan şartlılık ilkeleri ortaya çıkıyordu.

Bugün jeopolitika geri gelmiş bulunuyor. Bugün NATO’nun komşuları çok daha fazla çeşitlilik içeren, daha çekişmeli bir ortam oluşturuyorlar. 1990’ların “tek kutupluluk anı”nın aksine, bugünkü jeopolitik ortama NATO’nun savunduğu çok taraflı kurallara dayanan düzeni tartışan, meydan okuyan yükselen güçler (uluslararası sahnede) ve hareketler (yurt içinde) damgasını vuruyor.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ise bölgesel düzenin niteliklerinin de rol oynadığı görülüyor. Dış güçlerin birçoğu bu bölgesel düzen üzerinde etkili olabilmek için NATO’nun bazı ortaklarıyla ilişkilerini geliştirmeye veya yoğunlaştırmaya önemli ölçüde yatırım yapıyorlar. Aynı zamanda genişleme – ve genişlemenin güçlü şartlılık mekanizması – bu ortak ülkelerin çoğu için geçerli değil. 2017’de Karadağ’ın İttifak’a katılmasından sonra NATO’nun 40 küsur ortağından sadece bir kaç tanesi şu anda resmen üye adayı konumunda.

RESİM: Ortakların terörizmle mücadele yeteneklerini güçlendirmek, NATO’nun güneydeki ortaklarıyla yürüttüğü kapasite oluşturma çalışmalarının önemli bir parçasını oluşturuyor. Resimde eğitimciler el yapımı patlayıcılarla mücadele konusunda bilgi paylaşıyorlar ©NATO
)

RESİM: Ortakların terörizmle mücadele yeteneklerini güçlendirmek, NATO’nun güneydeki ortaklarıyla yürüttüğü kapasite oluşturma çalışmalarının önemli bir parçasını oluşturuyor. Resimde eğitimciler el yapımı patlayıcılarla mücadele konusunda bilgi paylaşıyorlar ©NATO

NATO’nun ortaklarıyla ilişkilerinin çeşitliliği nedeniyle, 1990’larda on ikiden fazla ülkenin NATO’ya girişine rehberlik etmek amacıyla tasarlanmış olan “büyük çaplı” ortaklık ve kapasite oluşturma mekanizmalarının her bir ortak ülkenin kendine has şartlarına uydurulması gerekecektir. Aynı zamanda, genişlemenin getirdiği şartlılıkların yokluğunda, ortakların çıkarlarına hitap eden, NATO ile işbirliği yapmalarına ve daha modern, daha esnek ve daha yetenekli savunma kuruluşları geliştirmelerine yönelik teşvikler konusu önem kazanacaktır.

Yöntemler ve araçlar

Günlük bazda, NATO ortaklık araçları ve kapasite oluşturma programları aracılığıyla gerek ortaklarıyla, gerekse uzmanlığından yararlanmak isteyen diğer ülkelerle birlikte çalışacaktır. Burada ilerlemesi gereken gerçek bir değişim gündemi söz konusudur.

Bu alanda NATO bir hayli deneyim sahibidir. Çeyrek yüzyıl boyunca ortaklarıyla birlikte çalışmak NATO’ya karmaşık değilse bile gayet ayrıntılı araç, gereç ve mekanizmalar kazandırmıştır. Burada esas zor olan, bu araçların istikrarı daha iyi yayabilmek için en iyi ne şekilde kullanılacaklarıdır.

Müttefiklerin bu amaçla bazı ilkeler belirlemiş olmaları sevindiricidir. Varşova’da “istikrarın yayılması konusunda uzun vadeli ve sürdürülebilir bir yaklaşım” geliştirilmesinin önemi vurgulanmıştır. Bu noktada üzerinde dikkatle durulması gereken iki unsur vardır.

Bunlardan birincisi, sürdürülebilirliktir. Bir başka deyişle, verdiği kapasite oluşturma yardımı ne olursa olsun, NATO bir ortak ülkeye verdiği desteği azalttıktan veya tamamen kestikten sonra bile etkili olmaya devam edecektir. Bunun ancak değişim veya reformun kurumlara ve kurumların sistem, prosedür, zihniyet ve kültürlerine tamamen yerleşmiş olduğu durumlarda olabileceğini deneyimler göstermektedir.

Varşova’dan sonra, Müttefikler NATO dilinde savunma kuruluşu oluşturma tabir edilen olgunun önemini bir kez daha teyit etmişlerdir. Pratikte bunun anlamı nedir? Örneğin, herhangi bir ortak ülke bir Özel Harekat Kuvveti oluşturduğunda, sadece bu Kuvveti eğitmek ve teçhiz etmekle yetinemez. Söz konusu ülke, bu Kuvvetin kendi milli savunma stratejisi ve doktrini içindeki rolünün çok iyi anlaşıldığını, asker toplama ve finansman prosedürlerinin Kuvvetin ihtiyaçlarına uygun olduğunu, ve Kuvvetin bilgi ve becerilerini yüksek tutabilecek eğitim ve öğretim kurumlarının sağlandığını garanti etmek için kendi Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmayı ile bazı düzenlemeler yapmalıdır. Yeni Özel Harekat Kuvveti’nin sürdürülebilirliği ancak bu şekilde sağlanabilir.

İkinci olarak, ortaklara kurumlarını oluşturmakta yardımcı olmak, uzun vadeli bir projedir. Güvenlik ve savunma kurumları hakkında bütünsel düşünmeyi gerektirir. NATO açısından, bir ülkeyle daha entegre biçimde çalışabilmek ancak NATO’nun bu ülke ile arasındaki işbirliğinin bütününü görebilmesi sayesinde gerçekleşebilir. Bu amaçla Müttefikler ortak ülkelerle yürütecekleri çalışmalarda personellerinin “Tek NATO” yaklaşımını benimsemelerini isterler: yani, bir ortak ülkeyle çalışan sivil ve askeri personelin sistematik bir şekilde birlikte çalışmaları gerekmektedir.

Maksimum etki için desteğin arttırılması

Son olarak, NATO’nun istikrarın yayılması için ne gibi yapı ve kaynaklara ihtiyaç duyacağının da düşünülmesi gerekir. Özellikle daha fazla geliştirilmesi gereken üç strateji mevcuttur: ağları geliştirmek ve kullanmak; Avrupa Birliği ile ortaklık; ve gönüllü finansal katkıların kullanımını arttırmak.

Öncelikle, NATO’nun ortaklıkları az sayıdaki kaynaktan ağlar vasıtasıyla nasıl daha fazla yararlanılabileceğini ortaya koymuştur. NATO’nun ortaklarıyla ilgili programlarının birçoğu küçük bir fon havuzundan yararlanır, fakat daha sonra bu programların aldıkları çeşitli aynî bağışlarla NATO’nun ortak bütçesinin yaptığı yatırım birkaç misline çıkar. Aynı durum uzmanlık konusunda da geçerlidir. NATO personeli eğitim, danışmanlık, ve mentorluk konularında Müttefik ve ortak ülkeler çapındaki uzmanlık ağlarından yararlanabilmektedir; bunlar arasında siber, askeri tıp ve stratejik iletişim konularında 24 Mükemmeliyet Merkezi’nin yanısıra Ortaklık Eğitim ve Öğretim Merkezleri bulunmaktadır.

Farklı bölgelerde istikrarı yaygınlaştırmak, NATO-AB işbirliğinin Temmuz 2017’de Varşova’da (soldan sağa) Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, NATO Genel Sekreteri General Jens Stoltenberg, ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker tarafından imzalanan Müşterek Bildiri’de belirlenen önceliklerinden birisidir. ©NATO
)

Farklı bölgelerde istikrarı yaygınlaştırmak, NATO-AB işbirliğinin Temmuz 2017’de Varşova’da (soldan sağa) Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, NATO Genel Sekreteri General Jens Stoltenberg, ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker tarafından imzalanan Müşterek Bildiri’de belirlenen önceliklerinden birisidir. ©NATO

Bu esnek model daha da geliştirilebilir. Ortak ülkeleri desteklemek ve onlara danışmanlık yapmak için gereken desteği yaratabilmek için NATO’nun siyasî ve askerî personeli Müttefik ve Ortak ülkelerde savunma kuruluşları ve askeri kuruluşlar, akademik çevreler, ve sivil toplum çapındaki uzmanlık ağlarını oluşturmak, yönetmek ve kullanmakta uzmanlaşmak zorundadır. Yeni Güney Merkezi şimdiden bu felsefeyi benimsemiş, NATO’nun güneyindeki sorun ve fırsatları daha iyi anlayabilmek için çalışmalarını çeşitli oyuncularla “bağ kurmak, danışmak ve işbirliği yapmak” üzerinde yoğunlaştırmıştır.

İkinci olarak, NATO’nun en önemli stratejik ortağı olan Avrupa Birliği ile daha yoğun bir ortaklık oluşturmasının potansiyeli büyüktür: bu iki örgütün ortak komşuları olduğu gibi, komşularının direnci konusunda ortak bir taahhütleri vardır. Savunma kapasitesi oluşturma konusunda birlikte çalışmak, iki örgütün liderleri tarafından Temmuz 2016’da Varşova’da imzalanan bir Müşterek Bildiri ile belirlenen daha yoğun işbirliğinin temel alanlarından biridir. Ortak ülkelerin müşterek projelerini desteklemek için hem NATO hem de Avrupa Birliği’nin uzmanlık ve finansal kaynaklarından yararlanmak “istikrarı yayma” konusunda “ağa dayanan” yaklaşımı güçlendirmenin bir yoludur.

Son olarak, finansal kaynaklara gelince, NATO’nun elinde zaten Vakıf Fonları olarak adlandırılan mükemmel bir alet mevcuttur. Bu fonlar NATO personelinin yardımı ile, Müttefiklerin ve ortakların bireysel olarak belirli bir reform veya kapasite oluşturma projesine gönüllü olarak ilave fon sağlamalarına olanak tanır. Bu fonlar gerçekte NATO’nun yıllık temel bütçesinde bulunan fonlardan daha fazlasını yaratırlar. Eğer Müttefikler ve ortaklar önümüzdeki yıllarda desteklerini arttırırlarsa, bu finansman düzenlemesinin desteği barındırabilecek durumda olması şarttır.

2018 Zirvesine hazırlanırken, yapılarının İstikrarı Yayma gündemini gerçekleştirmeye hazır olduklarını garanti etmek NATO için gerçek bir sınav olacaktır. Ancak NATO, ortaklıklar ve kapasite oluşturmaktaki rolünü Varşova’dan beri kaydedilmiş olan ilerlemelere dayanarak geliştirebilir.