İsveç’in NATO ile yirmi yıl önce, 1994’te Barış İçin Ortaklık vasıtasıyla başlayan işbirliğinden sonra 2014 yılında yapılan Varşova Zirvesi’nde kendisine NATO ile geliştirilmiş diyalog ve işbirliği imkânları sunulmuş beş ortak ülkeden biridir. Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı statüsü İsveç’e farklı ortaklık formatlarının yanısıra daha esnek ve daha bireyselleştirilmiş ilişkiler kurma olanağını vermiştir. Rusya’nın Kırım’ı yasa dışı şekilde ilhakı, Doğu Ukrayna’ya askeri müdahalesi ve bizim 2016-17 için savunma politikası tasarımız İsveç’e bu statünün verilişi ile aynı zamana denk gelmiştir. Savunma politikamızın gözden geçirilmesi gereğinin yanısıra bir Avrupa ülkesinin askeri güç kullanarak mevcut güvenlik düzenini ihlâl etmeye hazırlandığı yönündeki dramatik mesaj yeni ortak platformuna hız kazandırdı.

Milli savunmamızı yeniden dengelemek

2014 yılındaki gelişmeler birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, İsveç’te de savunma ve güvenlik politikalarını tekrardan gündemin birinci sırasına yerleştirdi. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ebedi barışın gerçekleştiği düşüncesini doğurmuştu ve ulusal savunma üzerindeki yoğunluğun hafiflemesi bu olayı takip eden on yılları karakterize ediyordu. Ulusal güvenliğimize karşı açık ve net tehditlerin olmaması olası bir işgali önlemek veya savuşturmak amacıyla tasarlanmış olan güçlü bir ulusal savunma kavramımızdan yavaş yavaş uzaklaşmamıza neden oldu. Gelen hükümetler savunma bütçelerinde kesintiler yaptılar; Avrupa ve çevresini istikrara kavuşturmak için uluslararası misyonlara yapılacak katkılar en öncelikli maddeler haline geldi. Bu dönüşüm sonucunda ortaya özellikle seferi kuvvetlere ağırlık veren, etkin ve başarılı bir ulusal savunma versiyonu çıktı.

Görevi Aralık 2014’te sona eren NATO başkanlığındaki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nün (Afganistan) bir unsuru olarak görev yapan bir İsveçli irtibat subayı. © İsveç Savunma Bakanlığı
)

Görevi Aralık 2014’te sona eren NATO başkanlığındaki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nün (Afganistan) bir unsuru olarak görev yapan bir İsveçli irtibat subayı. © İsveç Savunma Bakanlığı

Şu anda en büyük uluslararası askeri katkımız Mali’ye (MINUSMA) yapılmaktadır. Zaman içinde 80.000’den fazla İsveçli kadın ve erkek BM, AB, NATO ve dünya üzerindeki diğer barış destek misyonlarında çalışmışlardır. İsveç, BM görev yönergesi altında yürütülen NATO başkanlığındaki misyonlarda görev almıştır, ve hâlâ Batı Balkanlar’daki Kosova Gücü’nde ve Afganistan ulusal güvenlik kuvvetlerine ve kurumlarına eğitim vermek, önerilerde bulunmak ve yardımcı olmak amacıyla Kararlı Destek Misyonunda (Resolute Support Mission-RSM) çalışmaktadır. Bir uluslararası dayanışma örneği olarak görülmesi gereken bu çalışma aynı zamanda İsveç Silahlı Kuvvetleri ve uluslararası ortaklar arasındaki birlikte çalışabilirlik yeteneğinin oluşturulmasında etkili olmuştur.

NATO, Soğuk Savaş Dönemi’nden sonra (1949-1989) ve daha sonraki yıllarda uluslararası kriz yönetimi misyonlarına odaklanmıştı. Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı statüsünü kazanmamız ile NATO’nun yeni gerçekleri yansıtabilmek için uyum sağlama ve yeniden odaklanma kararı tesadüfen aynı zamana rastlamıştır. Giderek bozulan güvenlik ortamı ve NATO’nun gerek toplu savunma gerekse Avrupa savunması üzerinde odaklanması gereği NATO ile birlikte ve eskisinden daha yakın ilişkiler içinde çalışmanın iki tarafın da çıkarına olduğunun altını çizmiştir. Baltık Denizi bölgesini stratejik bir bölge olarak değerlendirme ihtiyacı kapsamı genişletilmiş işbirliğimizin itici gücü olmuştur.

İsveç üç öncelikli alan belirlemiştir: siyasi danışmalar, tatbikatlar ve bilgi paylaşımı. Son üç yıldır bu alanlarda önemli ölçüde ilerlemeler kaydettik. 2016’da yapılan Varşova Zirvesi’nde NATO, İsveç ve Finlandiya ile düzenli siyasi danışmalar, durum bilinci paylaşımı ve müşterek tatbikatlara duyulan ihtiyacı vurgulamıştır. Bu gündemi daha da ileri götürmek amacıyla Müttefik ülkelerden gelen meslektaşlarımız ve NATO personeli ile yürüttüğümüz çalışmalar hem eğitici hem yararlı olmuştur.

Dünya düzenini tehdit eden olgular

Bugünkü ortak tehditler uzun yıllar olduğundan daha büyük ve karmaşıktır. Bölgesel güçler ve devlet dışı aktörler komşuları, diğer devletler ve uluslararası kurumlar üzerinde güçlerini sınamaktadırlar; yani tehditler çok boyutlu ve eskiye oranla daha karmaşıktır. Yetenekler ve askeri açıdan hazırlıklı olmak yaşamsal önem taşımaya devam edecektir ama terörist, siber veya hibrid tehlikeler karşısında yetersiz kalacaktır. Bu sorunlar ancak daha fazla uluslararası işbirliği ile mümkün olacaktır – daha azı ile değil.

BALTOP 2015 tatbikatına katılan İsveç kuvvetleri.
)

BALTOP 2015 tatbikatına katılan İsveç kuvvetleri.

Bu bağlamda son zamanlarda NATO-AB işbirliği yönünde atılan adımlar cesaret vericidir. İsveç yeni bir oluşum olan Yapılandırılmış Daimi İşbirliği’ne (PESCO) katılma niyetini açıklayan AB üyesi ülkeler arasındadır. PESCO Avrupa Birliği içinde güvenlik ve savunma işbirliğini değiştirme isteğine ve yeteneğine sahip üye ülkeler arasındaki anlaşma temeline dayalı bir çerçeve süreçtir. Avrupa Birliği, NATO, Amerika Birleşik Devletleri, küresel ortakları ile birlikte uluslararası hukuk ve insan haklarına saygıya dayanan bir dünya düzenini savunmaya devam etmelidirler. NATO ve Avrupa’nın istikrarı için güçlü bir transatlantik bağ şarttır. Uluslararası forumlar, operasyonlar ve tatbikatlarda birlikte hareket ederek saldırganlığa karşı daha güçlü oluruz.

BM Şartı’nın yanısıra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) ilkeleri ve taahhütleri Avrupa güvenliğinin normatif temelini oluşturur. Buradaki en önemli unsur tüm devletlerin toprak bütünlüğünün ve ulusal sınırlarının kuvvet kullanarak değiştirilemeyeceği ilkesi dahil, kendi güvenlik politikası seçeneklerine karar verme haklarıdır. İsveç, bölgesel istikrara katkısı olan Avrupa Caydırıcılık Girişiminden (Amerika Birleşik Devletleri tarafından hazırlanmıştır) ve NATO’nun Baltık Denizi bölgesindeki güçlendirilmiş varlığından memnuniyet duymaktadır. İsveç’in Rusya’nın saldırgan askeri duruşu ve önceden kestirilemeyen eylemlerine karşı tavrı güçlendirilmiş ulusal savunma ve arttırılan güvenlik işbirliğini kapsamaktadır. Bu tavır, diyaloğa dayalı faal bir diplomasi ile birleştiğinde uluslararası hukuk ve demokratik değerler ile ilkelere vermekte olduğumuz desteğimizi pekiştirme fırsatını sunmaktadır.

Dönüşüm içindeki İsveç savunma politikası

Ulusal güvenliğimiz bizim temel sorumluluğumuzdur ve kuzey Avrupa’daki barış ve istikrarla doğrudan bağlantılıdır. İsveç hükümeti bu yıl çeşitli alanlardaki ulusal çıkarları ve tehditleri tanımlayan bir çerçeve dokümanı olan bir Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni benimsemiştir. İsveç savunma politikası iki bölüm üzerinde odaklanmaktadır: ulusal askeri yetenekleri güncelleştirmek ve diğer ülkeler ve örgütlerle işbirliğini yoğunlaştırmak. Bu politika parlamentodan büyük destek görmektedir.

İsveç, yeni nesil Gripen savaş uçakları dahil, yeni yeteneklere yatırım yapmaktadır. Resim: Luftsridsskolan and Forsvarsmakten’in izniyle.
)

İsveç, yeni nesil Gripen savaş uçakları dahil, yeni yeteneklere yatırım yapmaktadır. Resim: Luftsridsskolan and Forsvarsmakten’in izniyle.

2015’ten itibaren İsveç’in savunma harcamalarında yeni bir eğilim görüyoruz. O tarihte hükümet yirmi yıldan fazla bir süredir ilk defa olarak savunma harcamalarını 2020’ye kadar % 11 oranın arttırmaya karar verdi. Bu yıl bütün partilerin ortak kararıyla bütçe daha da genişletilerek önümüzdeki beş yıl içinde yapılacak artış % 17’ye çıkarıldı.

İsveç halen savunma işbirliği ağı oluşturmaya çalışıyor. Bizim gibi askeri açıdan bağlantısız olup aynı zamanda Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı olan Finlandiya ile aramızda özel ve uzun süreden beri devam eden bir ilişki var. Finlandiya ile barış zamanında yürütülecek müşterek faaliyetler planlıyoruz. Nordik ve Baltık ülkelerinin yanısıra Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Polonya ile de yakın çalışmalar yapmaktayız.

Zorunlu askerlik, yetenekler, direnç

Bu yıl İsveç hükümeti zorunlu askerlik sistemini yeniden yürürlüğe koyma kararı aldı. 1 Ocak 2018 itibariyle başlayan bu uygulama doğrultusunda ilk yıl içinde 4000 kadın ve erkeğin orduya alınması planlanıyor.

Diğer önceliklerimiz de Gotland adasındaki askeri varlığımızın yeniden oluşturulması ve eğitim faaliyetleri ve tatbikatların arttırılması. NATO’nun en ileri ve karmaşık tatbikatlarına katılmamız, ortağımız olan ülkelerle birlikte çalışabilirliğimizi geliştirmek ve gelecekteki olası işbirliğine hazırlanmak açısından çok önemli. Halen iki adet gelecek nesil denizaltı inşa edilme aşamasında; denizaltıya karşı savaş yeteneklerine ilave yatırımlar yapılacak. Hava savunma alanında yeni nesil Gripen savaş uçaklarına yatırım yapmaya devam ediyoruz ve kısa süre önce hükümet Patriot hava savunma sistemi ile ilgili tedarik sürecini başlatmaya karar verdi. Bu konuda nihai kararın 2018’de alınması bekleniyor.

Savunma tasarısının temel önceliği Silahlı Kuvvetlerin savaş becerilerini pekiştirmek olsa da, tasarı güvenlik konusunda bütüncül devlet yaklaşımının yeniden oluşturularak Varşova Zirvesinde NATO tarafından kabul edilen yedi temel şart doğrultusunda direncin arttırılması amacını da kapsıyor.

Tüm bu önlemler güvenliği ne kadar ciddiye aldığımızın bir göstergesidir.

Askeri açıdan bağlantısız fakat tarafsız değil

İsveç hâlâ askeri açıdan bağlantısız olsa da artık bir çatışma durumunda Soğuk Savaşta olduğu gibi tarafsız kalmayı amaçlamıyor. O dönemdeki doktrinimiz, savaş çıktığı takdirde tarafsızlığımızı koruyabilmek için barış zamanında bağlantısız olmamızdı. 1995’te Avrupa Birliğine üye olmamızla birlikte, özellikle de 2007’de Lizbon Antlaşması ve bu antlaşmanın 42.7 maddesinin imzalanmasından sonra, tarafsızlık doktrini önemini kaybetti (bu madde BM Şartının 51. Maddesi doğrultusunda, AB üyesi ülkelerine saldırıya uğrayan bir ülkeye mümkün olan her şekilde yardım etme ve destek sağlama yükümlülüğünü getirir).

İsveç’in son 20 yıldaki en büyük ulusal askeri tatbikatı Aurora 17, 10-20 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşti. Resimde, başkent Stokholm’un savunması açısından stratejik önem taşıyan İsveç’in güney takımadalarında bir amfibi taburu hareket halinde. ©Swedish Armed Forces
)

İsveç’in son 20 yıldaki en büyük ulusal askeri tatbikatı Aurora 17, 10-20 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşti. Resimde, başkent Stokholm’un savunması açısından stratejik önem taşıyan İsveç’in güney takımadalarında bir amfibi taburu hareket halinde. ©Swedish Armed Forces

2009’da İsveç parlamentosu bir dayanışma bildirisini oybirliği ile kabul etti, ve o tarihten sonra bu bildiri güvenlik politikası doktrinimizin bir parçası oldu. Bildiri şöyle diyor: “İsveç hiç bir askeri ittifakın üyesi değildir. Barış ve güvenliğimizin karşısındaki tehditler ancak topluca ve diğer ülkelerle işbirliği içinde savuşturulabilir. İçinde bulunduğumuz bölgede sadece tek bir ülkeyi etkileyecek askeri çatışmaların olması mümkün değildir. Bir AB üyesinin ülke veya bir Nordik ülke herhangi bir felaket veya saldırı ile karşılaşması durumunda İsveç pasif kalmayacaktır. İsveç’in etkilenmesi durumunda da diğer ülkelerin aynı şekilde davranmalarını bekliyoruz. Bu nedenle İsveç askeri destek verebilecek ve alacak konumda olmalıdır.

2016’da hükümet “Ev Sahibi Ülke Desteği hakkında Anlayış Muhtırası” konulu bir tasarıyı kabul etti. NATO ile imzalanan bu muhtıranın amacı, İsveç ve civarındaki tatbikat, krizler veya askeri operasyonlarla ilgili olarak İsveç’in ev sahibi ülke olarak kendi topraklarında yürütülecek askeri faaliyetlere etkin destek vermesini sağlamak. Eylül ayında birçok Avrupa ülkesi ve ABD’nin katılımıyla ulusal Aurora17 tatbikatını gerçekleştirdik. 20,000 kadar askerȋ personel ve kırktan fazla unsuru kapsayan Aurora, İsveç’in yirmi yıldan beri yaptığı en büyük askeri tatbikattı. Bu tatbikatın planlanma ve icrası şeffaflık ilkesi doğrultusunda yürütüldü. Viyana Belgesi doğrultusunda (AGİT üyesi ülkeler arasında güven ve güvenlik arttırma önlemlerinin uygulanması amacıyla imzalanan anlaşma) tatbikata Rusya ve Belarus’tan gelenler de dâhil olmak üzere uluslararası gözlemciler davet edildi.

Yakın ortak ama üye değil

Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı ülke olarak ilk yıllarımızın olumlu olarak değerlendirilmesi sonucunda bu statü üç yıl daha uzatıldı. İşbirliğimizi daha da yoğunlaştırmaya devam edeceğimize inanıyorum. Karşılıklı çıkarlar ve ortak değerlere dayanan işbirliğimizde Ortak ve Müttefik ülkelerin birbirinden farklı politik ve askeri kısıtlamalarını da göz önünde bulundurmalıyız. Bundan sonra atılacak adımlar ve öncelikler konusunda Müttefikler ve NATO yetkilileri ile yapılacak görüşmelere hazırız. Son olarak, İttifak ülkelerindeki meslektaşlarımız ve NATO personeline ortaklığımızı geliştirmek konusundaki cömert desteklerinden dolayı minnettar olduğumuzu ifade etmek isterim.