Batıda düzen karşıtı popülizmin giderek yayıldığı reddedilemez. Donald Trump’ın seçim kampanyasında zaman zaman Washington’daki “bataklığı kurutma” vaadinde bulunmasından Brexit’e, İtalya’daki Five Stars hareketi gibi sol hareketlerden Almanya’daki Alternative für Deutschland gibi sağ hareketlere, eski tutuculukların ve onlarla beraber siyasal elit kesim ve kurumların reddedilmesine kadar birçok olay bu dalganın ne kadar çekici olduğunu kanıtlıyor.
Bu gidişatın nedenleri tartışılabilir; nitekim ABD’ye ve hatta Avrupa’nın çeşitli kısımlarına kıyasla, Avrupa’da çok farklı detayların öne çıktığı açık. Ayrıca şu da gayet açıktır ki Moskova sadece 1945 sonrasının değerlere dayanan liberal uluslararası düzenine meydan okuduğu için değil aynı zamanda Avrupa açısından gerçek bir tehdit oluşturduğu için de bu dalgayı büyük bir hevesle desteklemektedir.
Parçalanan Avrupa Birliği
Avrupa Birliği hantal süreçleri ve karmaşık politikalarından dolayı kınanabilir ama Avrupa Birliği kıtanın güvenlik mimarisinin temel unsurudur. Sorunun bir kısmı AB’nin bu popülist dalganın sadece kurbanı olmadığı, aynı zamanda nedeni de olduğudur.

Brüksel’deki en ateşli federalistlere göre Brexit daha güçlü ve daha geniş AB entegrasyonu için çalışmanın zamanı geldiği anlamına gelmektedir; AB konusunda şüpheleri olanlar için ise Brexit “üyelikten çıkış” fikrini düşünebilir hale getirmiştir. ©REUTERS
Bu noktadaki itici güç, Brüksel’deki elit kesimin üye ülkelerdeki seçmenlerin çıkar ve amaçlarına ayak uyduramayan bir siyasi bütünleşme projesini destekledikleri yönündeki, pek de gerekçesi olmayan algıdır. Referandum sonrası İngiliz siyasetinin ayrıntıları pek aydınlatıcı olmasa da (“Brexit, Brexit demektir” ifadesi pek bir yol haritası sağlamamaktadır) Birleşik Krallığın AB’den çıkma olasılığı sorunu daha da kötü hale getirmiştir. Brüksel’deki en ateşli federalistlere göre uzlaşması en zor muhalifleri olan Birleşik Krallığın kendini AB’nin dışında bırakması, daha güçlü ve daha geniş AB entegrasyonu için çalışmanın zamanı geldiği anlamına gelmektedir. AB konusunda şüpheleri olanlar için ise Brexit “üyelikten çıkış” fikrini düşünebilir hale getirmiştir.
Bu sadece bir ekonomi veya politika konusu değildir. Rusya’nın savaş tarzı – buna ister[ hibrid, ister asimetrik, isterse doğrusal olmayan savaş diyelim[/a] – konusunda süren tartışmalardan alınacak hayati ders, yirmi birinci yüzyılda çatışmalarının savaş alanında olduğu kadar siyasal, moral, ekonomi ve yönetişim alanlarında da yürütüldüğü gerçeğidir. NATO vazgeçilmez bir askeri ittifak olmayı sürdürürken Avrupa Birliği NATO’nun sorumluluk alanının dışında kalan alanlarda son derece değerli bir rol oynayabilir.

Popülizm dalgasının güvenlik açısından daha geniş etkileri vardır ve AB ve NATO gibi değerlere dayanan örgütler açısından sorun çıkarır. ©NATO
AB güvenlik konusundaki rolünü daha şimdiden genişletmektedir – ancak bu henüz büyük ölçüde operasyonel düzeyde değil beyan düzeyindedir. Paralel Avrupa komuta yapılarının NATO’nun yapılarının aynıları olmaları veya NATO yapılarını zayıflatacak nitelikte olmaları gerekmez — ancak bu mümkündür ve Moskova’nın bu konuda bu kadar hevesli olması da bundan kaynaklanmaktadır. Ancak bu yapılar aynı zamanda harekât alanındaki kuvvetleri daha güçlendirmek yerine federalist amaçları teyit eden uzun vadeli bir girişimi temsil etmektedirler.
Avrupa Birliği’nin özellikle Avrupa’nın en büyük askeri bütçesine sahip olan Birleşik Krallığı kaybetmek üzere olduğu bu günlerde birbirine paralel iki öncelik üzerinde odaklanması gerekir. Bunların birincisi “kinetik olmayan” güvenliğin arttırılması, mevcut karşı istihbarat ve finansal ve siyasal korunma önlemlerinin iyileştirilmesi; ikincisi de üye devletlerin kendi ulusal askeri kuvvetlerine yeterli kaynak ayırmaya teşvik edilmeleridir. Ancak eğer AB dağılırsa veya önemini kaybederse, üye ülkelerin çoğu bu ihtiyaçları kendi başlarına karşılamak konusunda çok daha az istekli ve çok daha az ehil olacaklardır.
NATO tam ortada
NATO’nun karşısındaki sorunlar AB’ninkilerden farklıdır. Fransa’da Marine Le Pen de dahil olmak üzere popülistler tarafından sık sık hedef olarak alınmasına rağmen NATO’nun üyelerini kaybetmesi veya İttifak’ın dağılması gibi bir durum söz konusu değildir. Tartışmalar daha ziyade yeni üyelerin, özellikle de İsveç ve Finlandiya’nın katılmalarının gerekip gerekmediği, ülkelerin savunma harcamalarını NATO’nun minimum hedef olarak belirlediği Gayrı Safi Yurtiçi Hasılalarının (GSYH) yüzde ikisine çıkarmak konusunda ne kadar istekli oldukları üzerinde odaklanmaktadır. Nitekim Polonya’nın iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (Law and Justice Party) gibi sağ görüşlü bazı popülistler İttifak’ın ateşli savunucularıdırlar. (Polonya %2 sınırına ulaştığı gibi, bunu daha da arttırmayı taahhüt etmiş bulunmaktadır).
Bu nedenle Avrupa’da popülistlerin NATO açısından oluşturdukları sorun varoluşçu olmaktan ziyade operasyonel bir sorundur. Özellikle Akdeniz çevresindeki ülkeler arasında esas büyük tehdidin Rusya’dan değil Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan geldiğini düşünen ve Baltık Hava Polisliği ve NATO’nun doğu sınırındaki ileri konuşlandırmalar üzerinde odaklanılmasını sorgulayanlar vardır.
Genel ruh hali kendi kendine yetme yönündedir. 2016’da Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırma birçok Avrupa ülkesinde halkın açık bir çoğunluğunun –Yunanistan’da %83, Macaristan’da %77, İtalya’da %&/ ve Polonya’da %65—diğer ülkelerin kendi problemleriyle kendilerinin uğraşmaları düşüncesinde olduklarını ortaya koydu. Bu dört ülkenin üçünde halen popülist hükümetlerin iş başında olması bu yazı yazıldığı sırada, İtalya’da Five Stars’ın sandıklarda Demokrat Parti ile başa baş gidiyor olması sadece bir tesadüf olamaz. Popülistler temelde ittifaklara ve karşılıklı taahhütlere karşıt mesajlar vermektedirler.
.

Donald Trump seçim kampanyası sırasında “eski moda” bir kurum dediği NATO ile ilgili şüphelerinden söz ederken diğer zamanlarda İttifaka bağlılığından bahsediyordu. © REUTERS
Tabi Amerika Birleşik Devletleri’nde ne gibi bir popülist sorun olacağını zaman gösterecek. Donald Trump seçim kampanyası sırasında “eski moda” bir kurum dediği NATO konusunda ve özellikle de ABD’nin kendi savunmaları için yeterli katkı yapmadığını düşündüğü ülkeleri korumayı taahhüt etmiş olması konusunda şüpheleri olduğundan söz ediyordu. Diğer taraftan, diğer bazı zamanlarda NATO’ya bağlılığını, ABD’nin İttifak içinde sürekli ve olumlu bir rol oynamasını şiddetle savunan Kongre ve hükümet tarafından kısıtlanmakta olduğunu ifade ediyordu. Gerçekçi olursak Atlantik’in diğer yakasından NATO’ya karşı gelecek popülist tehdit İttifak’tan çekilmek değil ancak kayıtsızlık şeklinde olur: çok taraflı angajman yerine ikili ilişkilerin (Rusya ile bile) kendisi açısından gerçek bir avantaj olduğunu düşünen bir ABD hükümeti.
İşin iyi tarafı
İngilizlerin keşfetmeye başladığı gibi, ayrılık sözü vermek bunu gerçekleştirmekten daha kolaydır. Ayrıca bir kampanya sırasında verilen her söz politikaya dönüştürülmez – özellikle de bu on yıllarca izlenen politikaları tersine çevirecek nitelikte ise. En azından topluca çaresizlik duygusuna yenik düşmemek önemlidir: bu ittifakların dağılmak üzere olup olmadıkları konusundaki tartışmaları dağılma sürecinin en iyi nasıl yönetileceğine taşınmasından daha yıkıcı bir şey olamaz.
Ayrıca, gariptir ama bu yeni sorunlar uzun vadede yararlı da olabilirler. NATO’nun karşı karşıya olduğu sorun İttifakın değerler konusundaki mesajını tüm üyelerine daha net bir şekilde vermesini gerektiriyor. Ayrıca ABD’nin sağladığı teminatlar ortadan kalkarsa Avrupa ülkeleri kendi savunmalarını çok daha ciddiye almak zorunda kalacaklardır. (Halen 28 AB üyesi ülkenin 22’si aynı zamanda NATO üyesidir.) AB’nin toplu GSYH’sı 17 trilyon doların biraz altında, yani ABD’ninkinden bir trilyon kadar düşüktür[a]. Ancak askeri bütçeleri arasındaki fark orantısızdır: AB’nin toplu askeri harcamaları [a href=https://www.bloomberg.com/news/articles/2016-12-15/europe-s-defense-spending-to-rise-as-global-threats-proliferate]219 milyar Dolar, Amerika Birleşik Devletleri’nin ise 618.7 milyar Dolardır.
Açıkçası Avrupa Birliği ABD’nin desteğini azaltması durumunda ortaya çıkacak açığı kapatabilir, ancak Rusya askeri kuvvetlerine sadece 43 milyar dolar harcadığı düşünülürse buna gerek kalmayabilir (Tabi bu doğrudan bir paralel değildir zira otoriter bir rejim daha azla daha çok iş başarabilir – ama çok daha fazla değil.)

ABD’nin sağladığı teminatlar ortadan kalkarsa Avrupa ülkeleri kendi savunmalarını çok daha ciddiye almak ve askeri harcamalarını arttırmak zorunda kalacaklardır. (NATO ülkelerinin savunma harcamaları, 2009-2016) © NATO
Her halükarda konu basit bir asker sayıları meselesi değildir. Yukarıda da ifade edildiği gibi modern “doğrusal olmayan” güvenlik sorunları bir ateş gücü konusu olduğu kadar bir yönetişim sorunudur da. Moskova casusluktan bilgisayar korsanlığına, yanlış bilgi vermekten ve yararlı politik hareketleri gizlice finanse etmeye kadar kinetik olmayan çeşitli yöntemler kullanarak hem NATO hem de AB içindeki mevcut bölünmeleri daha da derinleştirmeye çalışmaktadır. Ruslar mevcut kurumları, normları ve hatta modern global sistem kavramlarını bile reddettikleri için, popülist hareketler onlar için yardımcı, tercih edilen araçlardır.
Eğer AB sanki ayakta kalması sadece bir halkla ilişkiler veya federalizmin artması meselesiymiş gibi davranmayı seçerse o zaman belirsiz bir gelecekle karşı karşıya kalacaktır. AB’nin üyelerine yardım edebilen sağlam bir güç olarak önemini yeniden teyit etmesinin bir yolu olabilir. Doğru ele alınırsa AB’nin Brüksel’in perspektifini dayatmaya çalışmaktansa nasıl bir sinerji yaratıp üyelerini desteklediği konusu bir vaka çalışması bile olabilir. Bu süreçte AB sadece Avrupa güvenliğini kuvvetlendirmek ve Rusya’yı saldırganlıktan caydırmakla kalmaz, aynı zamanda popülistleri de ellerindeki AB karşıtı kozdan mahrum etmiş olur.
Popülist sorunların NATO ve AB dahil tüm Batı kurumlarını zorladığı inkar edilemez. Ancak bir tehdidin aynı zamanda gizli bir fırsat olabileceği yönündeki klişe bu defalık doğru gibi görülüyor. Her iki örgüt de popülist eleştirilere karşı kendilerini yenileyebilir ve bu süreç içinde de en azından içinde bulunduğumuz askeri olduğu kadar siyasi nitelik te taşıyan tehditler devrinde Batının güvenliğini kuvvetlendirebilir.