Finlandiya’nın NATO üyeliği olasılığını değerlendirmek üzere hükümet tarafından görevlendirilen dört kişilik heyet çalışmalarını tamamladı. Heyetin vardığı ana sonuç, NATO üyesi olsalar da olmasalar da, Finlandiya ile İsveç’in aralarındaki dayanışmayı sürdürmeleri gerektiği.

Rusya’nın Kırım’ı gayrımeşru biçimde işgal ve ‘ilhak’ etmesinden ve Ukrayna’nın doğu bölgelerine karşı giriştiği askeri müdahaleden beri Finlandiya’nın siyasi elit kesimi garip bir inkar duygusu içinde yaşamakta.

Rusya’nın uluslararası hukuku ve Helsinki Nihai Senedini ihlal ettiği konusunda genel bir görüş birliği mevcut. Ayrıca Avrupa Birliği’nin bir üyesi olarak Finlandiya’nın Brüksel’de kabul edilen yaptırım rejimine uyması gerektiği de genel olarak kabul ediliyor. Ancak bu durum Finlandiya’nın ayrıca Rusya ile arasındaki karşılıklı ilişkileri ile ilgili yeni sonuçlar çıkaracağı anlamına mı geliyor? Hayır.

Neden uzman görüşü

Büyük olasılıkla ülkenin dış ve güvenlik politikasının bu hassas ve zor sorunu konusunda Finlandiya hükümetinin bağımsız bir uzman heyetinden bir değerlendirme talep etmesinin nedeni de bu. Ayrıca bu dört kişilik heyette Finlandiya’nın siyasi elitini temsil eden birisinin bulunmamasının sebebi de belki bu.

Uzmanlar heyeti bulgularını sunuyor: (soldan sağa) Mats Bergquist, François Heisbourg, Timo Soini, René Nyberg and Teija Tiilikainen. Foto: Outi Ylitalo / Finlandiya Dışişleri Bakanlığı.
)

Uzmanlar heyeti bulgularını sunuyor: (soldan sağa) Mats Bergquist, François Heisbourg, Timo Soini, René Nyberg and Teija Tiilikainen. Foto: Outi Ylitalo / Finlandiya Dışişleri Bakanlığı.

Heyetin üyelerinden ikisi yabancı – François Heisburg (Fransız), ve Mats Bergquist (İsveç); her ikisi de dışişleri konusunda tanınan ve saygı duyulan uzmanlar. Heyetteki iki Finli ise eski Büyükelçi René Nyberg ve Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Finnish Institute of International Affairs) Direktörü Teija Tiilikainen.

Finlandiya Dışişleri Bakanı Timo Soini 29 Nisan 2016 tarihinde yapılan basın toplantısında heyetin 60 sayfalık raporunu kabul ederken memnun görünüyordu, ve gruba başarılı çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Ancak rapor politikacıların eline geçtikten sonra gelen ilk yorumlar pek umut verici olmadı.

“Yeni bir şey yok”

Daha ilk andan itibaren eleştirel sesler yükseldi: Belgede yeni hiçbir şey yok, bunları zaten önceden biliyorduk; raporda fikrimizi değiştirmemizi gerektirecek bir şey yok. Bu heyeti görevlendirenler ise raporun “Finlandiya’nın çizgisinin başından beri doğruluğunu” kanıtladığını iddia ettiler – bir başka deyişle, Finlandiya’nın askeri olarak tarafsız kalma, NATO ile yakın ilişkiler geliştirme ve üyeliğe başvurma seçeneğini açık tutma politikasının doğru olduğunu.

Aslında raporda birçok yeni unsur mevcut. Ve en azından Finlandiya’da NATO üyeliği konusunda bugüne kadar yapılan açık tartışmaların hayli amatörce olduğunu kanıtlıyor: bu tartışmalarda gerçeklerin yerini güçlü duygular, ciddi çalışmaların yerini dayanağı olmayan varsayımlar almış bulunuyor, ve katı fikirler bilgi eksikliğini gizliyor.

Yönergenin uzatılması

Heyetten NATO üyeliği konusunda olumlu veya olumsuz bir tercih dile getirmesi istenmemişti. Ayrıca üyeliğin olumlu ve olumsuz yanlarının bir bilançosunu çıkarmaları da beklenmiyordu.

Heyete verilen görev, üyeliğin potansiyel etkilerini mümkün olduğunca objektif biçimde değerlendirmeleri idi. Bu yıl hazırlanacak olan Dış ve Güvenlik Politikası konusunda Geniş Kapsamlı Rapor’dan sonra Finlandiya hükümeti rapordan çıkan sonuçları belirleyecek.

Rusya’nın ne yapacağı anlaşılamayan ve öngörülemeyen Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uluslararası düzeni istikrarsızlığa sürükleme gibi bir etkisi olmuştur. © Foreign Policy Association
)

Rusya’nın ne yapacağı anlaşılamayan ve öngörülemeyen Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uluslararası düzeni istikrarsızlığa sürükleme gibi bir etkisi olmuştur. © Foreign Policy Association

Heyet kendilerine verilen yönergeye bağlı kaldı – önemli bir nokta hariç. Finlandiya ve İsveç’in birlikte veya tek başlarına NATO’ya katılma veya katılmama konusunda yapacakları seçimin Finlandiya’nın güvenliği ve savunması açısından farklı etkileri olacağı kısa sürede anlaşıldı.

Bu nedenle heyet kendi inisiyatifini kullanarak incelemelerini, İsveç’in NATO’ya katılıp Finlandiya’nın bölgedeki stratejik ve askeri statüsünü değiştireceği düşüncesiyle katılmaması olasılığıyla ilgili bir hipotezin analizini de içerecek şekilde genişletti.

Güçler dengesine dönüş mü?

Heyetin hazırladığı belgenin en uzun bölümü değişen stratejik ortam ile ilgili. Bu bölüm, birincisi Rusya ile, diğeri Avrupa’daki toplu savunma çerçeveleri ile ilgili olmak üzere ikiye ayrılıyor.

Raporda dinamik ve tatminsiz bir güç olarak Rusya’nın – hukukun değil bir kişinin üstünlüğüne dayanan bir ülke – Avrupa’da önemli bazı olumsuz değişiklikler başlattığını açıkça belirtiyor. Rusya’nın politikası belirsiz, hatta Rusya karar verme süreçlerinin hayli anlaşılmaz ve öngörülemez olmasıyla sanki gurur duyuyor. Ayrıca Rusya’nın hızla stratejik kararlar alabilme ve bunları askeri ve siyasi açıdan büyük bir hızla uygulamaya koyabilme yeteneği de Rusya’yı Çarlık Rusyası’ndan veya Sovyetler Birliği’nden farklı kılıyor.

Rusya’nın dayatmaları ve güç politikaları nedeniyle Avrupa’da toplu güvenlik vizyonu önemini kaybetmiş durumda. Rusya’nın desteklediği uluslararası düzen ise çıkarları ile haklarını konsolide eden baş oyuncular arasındaki güçler dengesi modeline dayanıyor.

Rusya’nın benimsenmiş normlar sistemini ve güven arttırma önlemlerini açıkça hiçe sayması bu ülkeye karşı duyulan güvensizliği daha da arttırdı. Bunun sonucunda Baltık Denizi bölgesi dahilinde siyasi çekişmeler ve askeri gerginlik de arttı. Herhangi bir askeri kaza riskinin yükselmesi ve askeri faaliyetlerin artması ile Finlandiya’nın güvenliğinin hassas bir duruma geldiği düşünülüyor.

Kuzeyin güvenliğini sağlamak

Aynı zamanda Finlandiya Körfezinin güney sahili ile Baltık Denizinin doğu sahilinin özgür kalması, gerek Finlandiya gerekse İsveç açısından stratejik önem taşıyor. Bu nedenle Baltık devletlerinin güvenliğinin yeterli askeri yöntemlerle güçlendirilmesi iki ülkenin de çıkarına.

(soldan sağa) Rus deniz kuvvetlerinin Steregushchy korveti, Nastoichivy muhribi ve Admiral Gorshkov fırkateyni Temmuz 2015 tarihinde Rusya’nın Kaliningrad’daki filo üssünde demirli. © REUTERS
)

(soldan sağa) Rus deniz kuvvetlerinin Steregushchy korveti, Nastoichivy muhribi ve Admiral Gorshkov fırkateyni Temmuz 2015 tarihinde Rusya’nın Kaliningrad’daki filo üssünde demirli. © REUTERS

NATO açısından bakıldığında, Finlandiya ve İsveç’in müştereken katılımı (veya sadece İsveç’in katılımı) iyi olur. Çünkü Rusya’nın Kaliningrad bölgesinde oluşturduğu “girilemeyen bölge” (anti-access/area - ‘A2AD’) sorununu aşıp Baltık devletlerinin savunmasına verilecek destek ancak İsveç üzerinden ulaştırılabilir. Heyet çıkabilecek ciddi bir kriz veya askeri çatışmaya Finlandiya ve İsveç’in de dahil olacaklarına garanti gözüyle bakıyor.

İsveç, Rusya’nın duruşu ve askeri faaliyetlerindeki değişimin ışığında bölgesel savunmasını yeniden yapılandırıyor. Finlandiya’nın bölgesel savunma, erkeklerin askere celbi ve 230,000 kişilik iyi eğitilmiş bir ihtiyat kuvvetine dayanan savunma pozisyonu ise sadece inkar yoluyla caydırma politikası olarak devam ediyor.

Kırım’ın işgalinden sonra askeri ortamda meydana gelen değişikliklerin bir başka sonucu da Finlandiya ve İsveç’in kriz durumlarında askeri işbirliği de dahil olmak üzere savunma çabalarını yoğunlaştırmak amacıyla bugüne kadar benzeri görülmemiş bir taahhüde girmiş olmaları.

Alternatiflerin ayrıntılarıyla planlanması

Heyet, NATO üyeliğinin ne anlama geldiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamakla çok doğru bir iş yaptı. Bu konuda hem NATO’nun ana amacını hem de tam üyelik seçenekleri tanımlanmış oldu.

Dolayısıyla heyet yönergesini genişleterek bu iki ülkenin önündeki dört olası seçeneğin mantıklı biçimde incelenmesine olanak sağladı. Bu seçenekler şunlar:

● Hem Finlandiya hem de İsveç İttifak’ın dışında kalırlar
● Finlandiya ‘Alleingang’: sadece Finlandiya
NATO’ya katılır
● İsveç ‘Alleingang’: sadece İsveç NATO’ya katılır
● Her iki ülke de NATO’ya katılır.

Ancak heyet raporunda bu senaryolardan sadece üçü ayrıntılı biçimde ele alınıyor. Görev süreleri sona ermek üzere olan iki hükümetin bölgede son derece dramatik bir olay patlak vermediği takdirde 2018’de (İsveç) ve 2019’da (Finlandiya) yapılacak genel seçimlerden önce harakete geçmeyeceğini varsayıyor, ki bu çok doğru bir varsayım.

Bir “hızlı yol” var mı?

Heyet, NATO üyeliğinin yaratacağı sonuçların gerek NATO gerekse başvuru sahibi ülkeler açısından idari, teknik ve bütçe boyutlarıyla ayrıntılı bir analizini yapmanın yanı sıra, bir de “hızlı yol” seçeneğini inceledi. Bu da Finlandiya (ve/veya İsveç) daha üye olmadan önce 5. Madde ile ilgili taahhütlerin yürürlüğe girmesi sürecinin başlamış olması yöntemi.

Finlandiyalı bir deniz piyadesi NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatında
)

Finlandiyalı bir deniz piyadesi NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatında

NATO bu yöntemi ilk defa kullanıyor olacak. NATO ile Finlandiya ve İsveç arasındaki askeri birlikte çalışabilirlik çok üst seviyede olduğu için bu seçenek açık ve doğru bir seçenektir. Ancak politik açıdan büyük sorunlar ve belirsizlikler de doğurabilir. Bugüne kadar böyle bir seçenek Finlandiya’nın dahili tartışmalarında hiç ele alınmamıştı.

Rusya’nın tepkisi

Bu durumda Rusya’nın yapılacak başvuruya ve/veya üyeliğe tepkisi ne olur?

Heyet üyelerine göre, Finlandiya ile Rusya arasındaki ilişki zarar görür ve siyasi tepki sert olur. 2015 yılı sonlarında Finlandiya’nın kuzeyinde sınır rejiminin beklenmedik şekilde ve hiç bir kışkırtma olmadan ihlal edilmiş olması (Rusya’nın 2000 kadar üçüncü ülke vatandaşının vizeleri olmamasına rağmen iki kuzey kontrol noktasından geçişlerine izin vermesi) Rusya’nın sorun yaratma, sonra bu sorunu koz olarak kullanarak sorunu yönetmeyi teklif edip aslında çözmeme eğiliminin bir örneği olarak ileri sürülüyor.

Neticede bir hızlı yol yöntemi ile kısaltılabilecek olan katılım sürecinde ortamı bozabilir ve ticareti kötü etkileyebilir. Finlandiya’nın geleneksel karşılıklı ilişki gündemi darmadağın olabilir.

İlk saldırı sorunu

Ancak heyet geçmişte NATO’nun genişleme süreçlerinin ardından Rusya’nın hep benzer bir performans gösterdiğine dikkat çekiyor: önce muhalefet, hatta bazen sert bir muhalefet ve siyasi ve ekonomik baskı; sonra sessizce razı olma, ve son olarak da genişleme sürecinin tamamlanmasının ardından önceki diplomatik ve ekonomik duruma dönüş.

Heyete göre Rusya 5. Madde doğrultusunda bir mukabele riskini göze almak istemeyeceği için doğrudan askeri tepkide bulunması pek olası değil. Raporda böyle bir olasılık ciddi biçimde tartışılmasa bile Finlandiya’nın dahili müzakerelerinin odağında yer alıyor.

Eski Başbakanlardan Matti Vanhanen, yazdığı ciddi bir makalede üyeliğin Finlandiya’yı otomatik olarak Rusya’nın ilk askeri saldırısının hedefi haline getireceğini ima ediyor. Eski Dışişleri Bakanlarından Erkki Tuomioja ise bir blog yazısında böyle bir saldırının nükleer silahlarla yapılabileceğine ifade ediyor.

“Bir sınırı var”

Heyetin basın konferansında François Heisbourg Moskova’daki muhataplarıyla yaptığı görüşmelerin Finlandiya’nın durumu ile Gürcistan ve Ukrayna’nın durumları arasında açık bir fark olduğunu gösterdiğini ifade etti. Heisburg, “Rusya’nın dış politika kararlarındaki mantıksızlığının da bir sınırı olduğunu” vurguladı.

İsveç deniz piyadeleri NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatı sırasında Ravlunda, İsveç’te karaya çıkıyorlar. Foto: İsveç COMCAM
)

İsveç deniz piyadeleri NATO’nun BALTOPS 2015 tatbikatı sırasında Ravlunda, İsveç’te karaya çıkıyorlar. Foto: İsveç COMCAM

Rusya’nın tepkilerini tartışırken heyet üyeleri paradoks olarak söz ettikleri önemli bir gözlemde bulundular: Rusya Finlandiya’nın ve/veya İsveç’in İttifak üyeliğini güvence vermek yerine ürkütme yoluyla engellemeye çalışıyor. Rusya’nın davranışının bu boyutu, veya bunun ne gibi sonuçları olacağı Finlandiya’da hiç açıkça tartışılmadı.

Büyük bir değişim mi oluyor?

Heyet zaman zaman Kuzey Atlantik İttifakı’na katılma ve İttifak’ın toplu savunma taahhütü ile ilgili 5. Maddesi kapsamına dahil edilme doğrultusunda verilecek bir kararın büyük bir değişiklik anlamına geldiğini ve Finlandiya’nın genel güvenlik politikasını, ve özellikle de Rusya ile ilişkilerini tamamen değiştireceğini vurguluyor.

En fazla etki askeri politika ve önlemler konusunda değil, jeopolitik ve stratejik nitelikte olacaktır—ve bu uzun vadeli bir taahhüt olacaktır.

Zamanlama da çok önemli. Bir taraftan kararların aceleye getirilmemesi gerekir; ancak Baltık bölgesinde ciddi sıkıntılar patlak verdikten sonra üyeliğe başvurmak da güç olabilir.

Finlandiya davranışlarını öngöremediği komşusunun oluşturduğu kaçınılmaz jeopolitik ikilemle başa çıkabilmek için NATO üyeliğine başvurma olasılığını gizli bir tehdit unsuru olarak kullanıyor. Ancak kendi başına hareket etmemeyi seçmekle de kendi güvenliğinin anahtarını Moskova, Stokholm veya Brüksel’e teslim etmiş oluyor.