İçinde bulunduğumuz yıl terörün Avrupa’ya tekrar yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. 2003 te Madrid ve 2005 te Londra’dan sonra bu yıl Paris, Brüksel ve Verviers’te terör olayları görüldü. Yarın Frankfurt, Berlin veya Roma’da görülebilir.

Asya’daki Müslüman ülkeler de bu risk ile karşı karşıya. ABD, New York, Boston ve diğer şehirlerde terörizm deneyimini yaşadı. Şu sıralarda Avrupa’da kamunun ilgisi daha ziyade Avrupa’daki askeri güvenlik - özellikle de Avrupa’nın doğudaki komşuları - üzerinde yoğunlaşırken NATO’nun güney sınırlarındaki gelişmeler üzerinde fazla durulmamakta ve burada acımasız, insanlık dışı faaliyetlerini sürdüren terörist gruplara halâ “geleneksel bir tehdit” gözüyle bakılmaktadır.

11 Ocak 2015 te Charlie Hebdo adındaki mizah dergisinin Paris bürosuna düzenlenen silahlı saldırıyı, Montrogue’da bir kadın polisin öldürülmesini ve Porte de Vincennes’da koşer ürünleri satan bir süpermarkette bir kadının rehine alınmasını protesto etmek amacıyla düzenlenen dayanışma yürüyüşüne (Marche Republicaine) katılan insanlar Paris sokaklarında “Ben Charlie’yim” yazan bir grafitinin önünden geçerek yürüyorlar.© REUTERS
)

11 Ocak 2015 te Charlie Hebdo adındaki mizah dergisinin Paris bürosuna düzenlenen silahlı saldırıyı, Montrogue’da bir kadın polisin öldürülmesini ve Porte de Vincennes’da koşer ürünleri satan bir süpermarkette bir kadının rehine alınmasını protesto etmek amacıyla düzenlenen dayanışma yürüyüşüne (Marche Republicaine) katılan insanlar Paris sokaklarında “Ben Charlie’yim” yazan bir grafitinin önünden geçerek yürüyorlar.© REUTERS

Ancak ortaya çıkabilecek farklı bir risk Batı toplumları için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Adı henüz tam olarak konmamış olmakla birlikte, IŞİD saflarına katılmış olan yabancı savaşçıların kimyasal, biyolojik veya radyolojik maddeleri (KBRN) Batıya karşı terör silahları olarak kullanmalarının oluşturacağı risk son derece gerçektir.

Charlie Hebdo” saldırıları Paris’in en büyük metro istasyonu olan Chatelet les Halles’de olsaydı ve Kalaşnikovlar yerine radyoaktif kaynaklar veya kimyasal maddeler içeren el yapımı bombalar kullanılsaydı gerek meydana gelecek paniğin gerek ekonomik hayatın çökmesi sonucunda ortaya çıkacak mağdur sayısının ne kadar yüksek olacağını tahmin etmek pek güç değil. 1995 te zehirli kimyasal maddelerin kullanıldığı ve birçok ölümle sonuçlanan Tokyo saldırılarında (Sarin Saldırısı diye anılan) çok daha fazla can kaybı yaşanabilirdi. Eğer Aum Shinrikyo üretmiş olduğu Sarinin tümünü kullanmış olsaydı, Tokyo nüfusunun büyük bir bölümü hayatını kaybederdi. Bu saldırılar, daha 11 Eylül yaşanmadan önce, tehdit algısının tümüyle yeniden gözden geçirilmesine yol açtı.

Neyse ki Tokyo saldırıları bugüne kadar bir istisna olarak kalmıştır. Çoğu terörist grup “know-how” ve gerekli malzemeye erişimleri olmadığından “konvansiyonel” patlayıcılar veya silahlar kullanmışlardır. Ama bu durum çok yakında değişebilir. Ve bunun da bir nedeni var.

Yeni bir tehdit senaryosu

Kendisinden “Levant'da İslam Devleti"(IŞİD) veya DAEŞ olarak söz eden ve giderek güçlenen bu örgüt hakkında yakın zamanda çok şey yazıldı. IŞİD Batı ülkelerinden binlerce değilse bile yüzlerce yabancı savaşçıyı kendi saflarına çekmeyi başarmıştır. IŞİD’i farklı kılan da budur.

Bazıları son derece sağlam bir akademik ve eğitim düzeyine sahip yüzlerce yabancı savaşçı IŞİD davasına katılmıştır ve her geçen de gün yenileri katılmaktadır. Ayrıca, IŞİD’in başarısının bir nedeni de onu “haber niteliği” en yüksek olaylara yönlendiren etkili medya stratejisidir. Buna yüklü miktarlarda finans sağlama yetisi de eklenirse, bu üç unsur bu grubun bugüne kadar teoride kalan bir olasılığı, yani terör saldırılarında kitle imha silahları veya KBRN malzeme kullanma olasılığını gerçeğe dönüştürme riskini taşır.

Çok yakında daha önceden hayal bile edilemeyen
bir KBRN terörü etabına geçebiliriz.

Bu nedenle çok yakında daha önceden hayal bile edilemeyen bir KBRN terörü etabına geçebiliriz. IŞİD'in (geçici bile olsa) Irakta'ki eski kimyasal silah depolarına erişim sağladığını teyit eden endişe verici raporlar mevcuttur. Aynı şeyi yakında Libya'da da yapabilirler. Kobane civarındaki çatışmalarda zehirli kimyasallar kullandıkları söylenmektedir.

Yeni aktörler

Koalisyon Güçleri ve Irak Silahlı Kuvvetlerinin IŞİD’in kontrolündeki bazı toprak parçalarından çekilmesini sağlamaktaki başarısına rağmen IŞİD, halâ Suriye ve Irak’ın büyük bölümünde (en son Ramadi şehrini almıştır) kontrolü elinde tutmakta ve buralara sığınmaktadır.

İdeolojilerinin yanı sıra, El Kaide’den daha köktenci ve saldırgan bir cihad türünün yanı sıra dört benzersiz unsur IŞİD’i farklı kılmaktadır.
Birincisi, Suriye’nin Türkiye sınırından Irak’ta Bağdat yakınlarına kadar uzanan, ve Lübnan sınırına yaklaşan muazzam büyüklükteki toprakların kontrolünü fiilen ellerinde tutmalarıdır. Bazı NATO Müttefiklerinin de katıldığı IŞİD karşıtı uluslararası koalisyon, IŞİD ve kuvvetli olduğu kaleleri vurmak amacıyla çeşitli hava saldırılarında bulundu. Ancak koalisyon ve Irak güçlerinin IŞİD’i bazı topraklardan çıkmak zorunda bırakmalarına rağmen bu grup Suriye ve Irak’ın büyük bölümlerini kontrol etmekte ve buralarda sığınabilmektedir.

İkincisi, olağanüstü finansman düzeylerine erişimdir [a href=http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/s_res_2199.pdf][/a]. IŞİD hakim olduğu topraklarda düzenlediği ekonomik ve kaynak yaratma faaliyetlerinin yanı sıra dış ülkelerdeki destekçilerinden gelen kaynaklar ve topladığı fidye paraları sayesinde El Kaide’den daha fazla ün salmış durumda. Yakın zamanda, Irak’ın BM nezdindeki Büyükelçisi IŞİD’in, para kazanmak için, öldürülen kişilerin organlarını dahi sattığını iddia etmiştir. IŞİD’in, kaynak yaratmak için, Libya’dan Avrupa’ya kaçak göçmen trafiğine karıştığı da iddia edilmektedir

Üçüncüsü, son derece güçlü ideolojik güdülenmesinin yanı sıra, IŞİD’in sosyal ve diğer medyayı kullanmakta diğer terör gruplarından çok daha başarılı olmasıdır. Bu da, her ne pahasına olursa olsun uyguladıkları vahşet ile (rehinelerinin kafalarının kesilmesi veya diri diri yakılmaları gibi) dikkati üstlerine çekmelerine yardımcı olmaktadır.
Dördüncü ve en tehlikelisi, IŞİD içindeki Arap dünyası ve Batılı ülkelerden gelen binlerce olmasa bile yüzlerce yabancı savaşçıdan bazılarının kimya, fizik ve bilgisayar bilimleri konularında bir hayli bilgili olmaları IŞİD’i özel kılmaktadır. IŞİD savaşçılarının özgeçmişleri ile ilgili halka açık bilgi gayet kısıtlı olduğundan tam bir değerlendirme yapmak son derece zordur. Buna rağmen IŞİD’in toplumun her kesiminden giderek artan sayıda genç yabancıyı cezbettiği de açıktır. Rapor edilen vakalar, IŞİD’in artık KBRN malzemeleri “terör silahları” olarak kullanacak bilgiye, ve bazı durumlarda bunları kullanacak deneyimli kişilere, sahip olduğunu açıkça göstermektedir.

Irak güvenlik güçleri ve Şii savaşçıların 24 Kasım 2014 te Diyala bölgesindeki Saadiya kasabasını İslam Devleti militanlarının elinden almalarını takiben İslam Devleti bayrağının arkasından dumanlar yükseliyor. Irak güçleri Pazar günü Bağdat’ın kuzeyindeki iki şehri İslam devleti askerlerinden tekrar geri alarak onları aylardır sığındıkları korunaklı yerlerden püskürttüklerini ve böylece başkentten İran’a giden bir ana yolu açtıklarını söylediler. Ancak Irak ordusu, Şii milisler ve Kürt peşmergelerin Bağdat’ın 115 km kuzeydoğusundaki Jalawla ve Saadiya kasabasını tekrar bütünüyle geri aldıkları başka kaynaklarca teyit edilmemiştir. Buradaki halk çok önceden bölgedeki vahşetten kaçmıştı. Tıbbi ve askeri kaynakların bildirdiğine göre Pazar günkü çatışmada en az 23 peşmerge ve milis ölmüş, onlarcası da yaralanmıştır. ©REUTERS
)

Irak güvenlik güçleri ve Şii savaşçıların 24 Kasım 2014 te Diyala bölgesindeki Saadiya kasabasını İslam Devleti militanlarının elinden almalarını takiben İslam Devleti bayrağının arkasından dumanlar yükseliyor. Irak güçleri Pazar günü Bağdat’ın kuzeyindeki iki şehri İslam devleti askerlerinden tekrar geri alarak onları aylardır sığındıkları korunaklı yerlerden püskürttüklerini ve böylece başkentten İran’a giden bir ana yolu açtıklarını söylediler. Ancak Irak ordusu, Şii milisler ve Kürt peşmergelerin Bağdat’ın 115 km kuzeydoğusundaki Jalawla ve Saadiya kasabasını tekrar bütünüyle geri aldıkları başka kaynaklarca teyit edilmemiştir. Buradaki halk çok önceden bölgedeki vahşetten kaçmıştı. Tıbbi ve askeri kaynakların bildirdiğine göre Pazar günkü çatışmada en az 23 peşmerge ve milis ölmüş, onlarcası da yaralanmıştır. ©REUTERS

Malzemeye erişim

Özellikle teröristlerin KBRN malzemeleri nereden ve nasıl elde ettiklerini inceleyecek kapsamlı bir tehdit analizi gereklidir. Söylenenlere göre, geçmişte El Kaide dahil, terörist gurupların saldırılarında KBRN malzeme kullanmamış olmalarının nedeni bu maddelere erişim ve kullanım konusundaki zorluklardı. Hatta Usame Bin Laden’in bu maddelerin kullanılmamasını tavsiye ettiği de söylenmektedir. Ancak son birkaç aydır IŞİD’in bu maddelere eriştiği veya erişim olanağını yakaladığı potansiyel kaynaklarca açıklanmıştır.

Kimyasal silahlar

20 Mart Tokyo’da Kasumigaseki istasyonuna yerleştirilen zehirli sinir gazı saldırısından sonra gaza karşı korumalı kıyafetler giyerek yeraltındaki platformaları zararlı maddelerden arındıran özel kimyasal kontrol ünitesi mensupları metro istasyonunda çıkıyor. ©REUTERS
)

20 Mart Tokyo’da Kasumigaseki istasyonuna yerleştirilen zehirli sinir gazı saldırısından sonra gaza karşı korumalı kıyafetler giyerek yeraltındaki platformaları zararlı maddelerden arındıran özel kimyasal kontrol ünitesi mensupları metro istasyonunda çıkıyor.
©REUTERS

Beyan edilmiş olan kimyasal silahların (KS) çoğu geçtiğimiz aylarda Suriye dışına çıkarılarak imha edilmiştir. Ancak ülkede halâ bir miktar malzemenin kalmış olduğu ve IŞİD’in bu malzemeye ulaşma olasılığının var olduğuna dair bulgular vardır. Buna ilaveten, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ), klorin gibi Kimyasal Silah (KS) niteliği olmayan ve Kimyasal Silahlar Konvansiyonunda beyan edilmesine gerek olmayan maddelerin Suriye’de Esad rejimi tarafından muhaliflere karşı yürütülen savaşta kullanıldığını söylemektedir. Basında çıkan bazı haberler IŞİD’in de aynısını yapmış olabileceğine işaret ediyorlar.

Daha da endişe verici bir durum ise şudur: 2014 yılında Al Muthanna yöresi bir süre IŞİD’in kontrolü altındaydı. BM raporlarına göre burada eski Irak KS programından kalma yer altı sığınaklarında üzerine hardal maddesi bulaşmış “2,000 boş topçu mermisi kovanı, içinde hardal kalıntıları bulunan 605 adet 1 tonluk hardal konteynerleri ve aşırı derecede kirlenmiş inşaat malzemesi” bulunuyordu.

Irak kuvvetleri bu sahayı geri aldıklarını iddia ediyorlar. Ancak, buradaki binalar (IŞİD fedaileri için önemli olmasa da) düzenli Irak ordusunun herhangi bir yağma yapılıp yapılmadığını kontrol etmek üzere içeri giremeyecekleri kadar tehlikeli durumdadır. Burada depolanmış olan malzemenin yaşından dolayı zehirlilik derecesinin son derece kısıtlı olacağı ancak yine de panik yaratmak için kullanılabileceği bildiriliyor.

Ayrıca, şu ana kadar IŞİD’in eline geçen malzemenin miktarı konusunda hiç kimse bilgi veremiyor. Yakın zamanda New York Times’ın verdiği bilgilere göre 2000 yılı ortalarında CIA kimliği gizli bir Iraklı satıcıdan çeşitli kereler sinir gazı roketi satın almış ancak 2006 yılında bu ilişki sona ermiş. Bugün ortada ne kadar malzeme olduğunu hiç kimse kesin olarak bilmiyor. IŞİD’in şu sıralarda kendisine güvenli bir kale oluşturduğu Libya daha önceki programlarından kalma kimyasal malzemenin tamamını halâ imha etmedi. Bu malzeme de IŞİD’in eline geçebilir.

Nükleer malzeme

Eşit derecede endişe yaratan bir başka konu ise IŞİD savaşçıları ve destekçilerinin Irak’taki Musul Üniversitesinin bilim enstitülerinden 90 pound (yaklaşık 40 kg) düşük zenginleştirilmiş uranyum çalmış olmalarıdır. Bu malzemenin de zehirlilik derecesi kısıtlı olduğundan insanlara fiziki bir zarar vermekten ziyade panik yaratmakta kullanılabilir. Tabii ki bunun da bir riski vardır.
ABD ve diğer Batılı ülkelerin 2000 yılının ortalarından beri diğer tehlikeli maddeleri toplamakta ve güven altına almakta Irak yetkililerine yardım ediyor olmaları boşuna değildir. Bu programa ikinci Körfez Savaşı’ndan sonra sökülen ve daha önceki Irak programlarından kalan terkedilmiş ve kullanılmamış radyoaktif kaynaklar ve nükleer atıklar da dahildir.

IŞİD savaşçıları ve destekçileri Irak’taki Musul Üniversitesinin bilim enstitülerinden 90 pound (yaklaşık 40 kg) düşük zenginleştirilmiş uranyum çalmışlardır.

Bu çabaların amacının tehlikeli nükleer malzemenin teröristlerin eline geçmesini önlemek olduğu açıktır. Bütün tehlikeli malzemenin Irak topraklarından çıkarıldığı konusu tartışmalıdır. Suriye’ye gelince, Dair al-Sour reaktöründe imha edilmesi planlanan nükleer malzemeyi Kusair şehri yakınlarında adı açıklanmayan bir depolama alanına taşıdığı yönünde halâ teyit edilmemiş söylentiler vardır.

Son olarak, var olan ama uygulamada gayet gevşek tutulan kontrollerden dolayı kolay erişilebilir olan endüstriyel kimyasal malzeme, radyoaktif kaynaklar veya düzenli kontrol edilmeyen diğer KBRN malzeme evlerine geri dönen savaşçılar ve ülke içindeki “yalnız kurtlar” tarafından terör saldırıları planlamak veya bunları eyleme geçirmek amacıyla kullanılabilir. Bu yıl 16 Şubat’ta Birleşik Krallık polisinin 500 gr Ricin (kimyasal silahlarda kullanılan bir madde) almaya çalışan Mohammed Ammer Ali adında bir kişiyi tutukladığı söyleniyor.

Know-how’a erişim ve sonucunda Batı için oluşan tehdit

Aktivistlerin gaz saldırısı olarak nitelendirdikleri olaydan etkilenen bir kadın Kfar Zeita köyündeki sahra hastanesinde oksijen maskesi ile nefes alıyor, Hama, Suriye, 12 Nisan 2014. ©REUTERS
)

Aktivistlerin gaz saldırısı olarak nitelendirdikleri olaydan etkilenen bir kadın Kfar Zeita köyündeki sahra hastanesinde oksijen maskesi ile nefes alıyor, Hama, Suriye, 12 Nisan 2014. ©REUTERS

IŞİD savaşçıları ve saflarındaki yabancı savaşçıların KBRN malzemeler konusundaki bilgi düzeylerine ilişkin halka açık yeterli bilgi yoktur. Bu savaşçılarının bazılarının Batı üniversitelerinde eğitim görmüş oldukları, bazılarının ise gerekli bilgileri başka yollarla edindikleri söylenmektedir. Teyit edilmiş olan bir vaka ise 24 Şubat 2015’te Musul yakınlarında bir ABD hava saldırısı sonucu öldürülmüş olduğu söylenen Saddam’ın eski KİS uzmanı Salih Jasaim Muhammad Falah al-Sabawi ile ilgilidir. ABD istihbarat kaynaklarına göre Al-Sabawi daha önceleri Al Muthanna yöresinde çalışmış ve buradan gerekli teçhizatı toplamış. IŞİD’in kimyasal silah edinme arzusu artık sadece düşünce bazında olmaktan çıkmıştır.

Batı ülkeleri ve bölge için bir tehdit

Bir tehdidi anlamak için kişinin çeşitli potansiyel suç grupları arasındaki farkı ayırt edebilmesi gerekir.
Birincisi, memleketlerine dönen yabancı savaşçılardır. Bu kişiler “kavga”larını her ne pahasına olursa olsun (ister doğrudan ister harekete geçmek için bir işaret bekleyen uyuyan hücreler, veya canlı bombalar olarak) Batı ülkelerine getirmeye hazır olabilirler. Geri dönenler arasında küçük bir grup IŞİD savaşlarının meşruiyeti konusundaki inançlarını kaybedip hayatlarının yönünü değiştirmeye hazır hale gelirken diğerleri daha da köktenci hale gelmektedirler.
İkincisi, Batı ülkelerindeki IŞİD veya El Kaide taraftarı olan “yurt içi” teröristlerdir. Paris’teki terör saldırılarını, ve Belçika, Birleşik Krallık, ve diğer Avrupa ülkelerinde ortaya çıkarılan komploları düzenleyenlerin çoğu ikinci gruptaki teröristlerdir.
Üçüncüsü, Irak, Suriye ve Libya’daki savaş alanlarındaki savaşan ve gerek yerel halk, gerek yakın çevredeki ülkeler için tartışmasız bir tehdit oluşturan savaşçılardır. Yukarıda da değinildiği gibi, Esad rejimi gibi IŞİD’in de kolayca erişilebilir durumdaki endüstriyel bir kimyasal madde olan klorinden fazlasıyla yararlandığı söylenmektedir.

Memleketlerine dönen yabancı savaşçılar “kavga”larını her ne pahasına olursa olsun (ister doğrudan, ister harekete geçmek için bir işaret bekleyen uyuyan hücreler, veya canlı bombalar olarak) Batı ülkelerine getirmeye hazır olabilirler.

NATO'nun mukabelesi

NATO’nun mukabelede bulunması için her şeye sıfırdan başlaması gerekmemektedir. NATO ve bireysel olarak Müttefikleri 15 yıldan fazla bir süredir Kitle İmha Silahları (KİS) veya KBRN bağlantılı olayları önlemek, bunlardan korunmak ve olay sonrası tekrar toparlanmak için gerekli kapasiteleri geliştirmektedir. Bazı faaliyetler 11 Eylül terörist saldırılardan çok daha önce başlatılmıştı.

NATO araçları arasında olası bir KİS veya KBRN saldırısı karşısında NATO’nun emrinde olacak ve gönüllü Müttefiklerin oluşturduğu güçlü bir askeri yetenek olan Birleşik Müşterek KBRN Savunma Görev Gücü de bulunmaktadır. Düzenli eğitim NATO’nun operasyonel hazırlık durumunu garanti eder. İstihbarat paylaşımı ve Müttefiklere verilecek raporlar potansiyel tehditlerin tanımlanmasına yardımcı olur.

NATO ve bireysel olarak Müttefikleri
15 yıldan fazla bir süredir Kitle İmha Silahları (KİS) veya KBRN bağlantılı olayları önlemek, bunlardan korunmak ve olay sonrası tekrar ayağa kalkmak için
gerekli yetenekleri geliştirmektedir.

Müttefikler tarafından Çek Cumhuriyetinde kurulan KBRN Mükemmeliyet Merkezi Ortak ve Müttefik ülkelerdeki askeri bireylere ve ilk müdahele ekiplerine eğitim ve uzmanlık eğitimi veriyor. Bu merkeze entegre olan, 7/24 görev yapan ve Müttefik ülkelerde ikincil bir uzmanlık ağına erişimi olan "Geri Destek Tesisi" bir saldırı karşısında bilimsel ve operasyonel önerilerde bulunmak üzere derhal harekete geçiyor.

Vyškov,Çek Cumhuriyeti’ndeki Müşterek KBRN Savunması Mükemmeliyet Merkezi’ne olaylara ilk müdahelede bulunan ekiplere verilen eğitim kursu sırasında bir uçak zararlı maddelerden arındırılıyor. 12 Kasım 2014 © NATO
)

Vyškov,
Çek Cumhuriyeti’ndeki Müşterek KBRN Savunması Mükemmeliyet Merkezi’ne olaylara ilk müdahelede bulunan ekiplere verilen eğitim kursu sırasında bir uçak zararlı maddelerden arındırılıyor. 12 Kasım 2014 © NATO

Ankara, Türkiye’deki Terörizme Karşı Savunma Mükemmeliyet Merkezi öneriler getirir ve yabancı savaşçılar konusu da dahil, terör saldırıları konusunda araştırmalar yürütür. Diğer NATO Mükemmeliyet Merkezleri ve ajanslarının yanı sıra Müttefiklerin ulusal yetenekleri de Müttefik sivil korunma güçleri (polis itfaiye vs gibi) ile olası KBRN saldırılarına karşı geliştirilmiş olan hazırlıklı olma planlarını gözden geçirirler. Bu mukabele yetenekleri düzenli olarak eğitime tabi tutulur ve ister devlet aktörleri veya IŞİD üyeleri ister yalnız kurt dediğimiz teröristler tarafindan yapılacak herhangi bir saldırı olasığına karşı daima hazır durumda bulunurlar.

Sonuç

Terörizm tekrar Avrupa’ya doğru yaklaşmakta olduğundan, sadece NATO’nun güneyinde değil, Batı toplumlarında da meydana gelebilecek ve KBRN maddelerin kullanıldığı olası terörist saldırılara karşı NATO güney sınırlarındaki gelişmelere daha fazla dikkat edilmelidir. NATO ve Müttefikleri hazırlık durumları konusundaki çalışmalarını hızlandırmalı ve birlikte harekete geçmeye hazır olmalıdırlar. Bunun için de gerekli askeri ve sivil önleme ve mukabele yeteneklere daima yeterli finansal desteğin verildiğini (birçok Müttefik ülkede savunma ve kamu harcamalarının kısıtlı olduğu dönemlerde dahi) garanti etmeleri şarttır.